arkadaşlar size yeni tanık olduğum bir olayı anlatacağım... ( bana gıcık olanlar bile okusun
)
bundan 2 hafta önce iş adamı bir baba dostumun ofisine ziyarete gittim.günlerden c.tesi idi . içeri girdiğimde takım elbiseli ilk defa gördüğüm 5-6 misafirle çok önemli şeyler konuşulduğunu hissettim ve ben içeri girdikten sonra havadan sudan konuşmaya başladılar. orada fazlalık olduğumu hissederek 5-10 dk.sonra odadan çıktım. ertesi gün bu abim bizi ailecek iftara davet etti .yemekten sonra baş başa kaldığımızda ona o adamlar kimdi ? diye sorduğumda bana herşeyi anlattı
(bu abimiz bizim bölgemizde inşaat sektöründen önemli bir iş adamı, peşinde binlerce insan ve dolayısı ile oy potansiyeline sahip)
yıllardır peşinde olduğu devlet arazisini ona referandumda desteklemesi karşılığında
iktidara siyasi olarak zıt görüşte olmasına rağmen merkez tapu kadastrodan bir ekip ve önemli bir milletvekili gönderilmiş iktidar tarafından ve referandumdan sonra devletin ormanlık arazisini ona 200 dairelik bir site yapılması için çok düşük ve komik bir bedel karşılığında verecekler...
ortada çok büyük vurgun ve talan var... kullandığınız oyun vebalini ilerde çocuklarımız ödeyecek... hiç kimse parti sevdasına düşüp oy kullanmasın ve herkes elini vicdanına koysun lütfen ve beni daha fazla konuşturmayın
...
sayın malum kişi için biraz hafızamızı zorlayalım(edit kelimesini sevmediğim için malum kişi diyorum
; Galata Rıhtımı ve çevresini Yahudi Sami Ofer’e (karşılığı 50 yılda ödenmek üzere) peşkeş çektikten sonra da önce “Ofer’le hiç görüşmedim” diyen, aynı günün gecesinde de “Ofer’le bir kez Başbakanlık’ta görüştüm” diyen kendisi. S. Ofer’le defalarca görüştüğü basın tarafından deşifre edilince de hiç sıkılmadan, utanmadan “Ofer’le görüştüm, görüşüyorum, bundan sonra da görüşeceğim” diyen de bu konuşmada kendisini kaybedip; “Ben adeta ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyen de kendisidir.
bu ülkeyi yöneten, yönettiğini iddia eden birisi, hem kendisini inançlı bir Müslüman olarak lanse etmekte, hem de ekonomide, siyasette ve her alanda sürekli yalan söylemeyi en büyük maharet bilmektedir. Böylelikle de (dokunulmazlıkların arkasına sığınarak) bir yandan kendi küpünü doldurmakta ve dünyalıklarını kurmakta.. Öte yanda ise İşçi Sınıfı ve emekçi halkı işsizlik ve pahalılık cehenneminde inim inim inletmektedir. Yine kamu mallarını yerli-yabancı Parababalarına peşkeş çekmekte ve bu ihanetini de binbir türlü demagoji ile halka kabul ettirebilmektedir.
Emperyalistler karşısında hazırola geçen, el pençe divan duran sayın malum kişi, içerde ise halkımıza karşı lümpen ağzıyla külhanbeylik yapmaktadır. Mersin’deki gibi, sorunlarını dile getiren insanlara “lanlı-lunlu” hakaretlerde bulunmaktan kendini alamamaktadır.
“Dinimize küfreden bari Müslüman olsa” diye çok güzel bir halk sözümüz vardır.
Gerçek Müslüman’ın parada-pulda, malda-mülkte gözü olmaz. Tıpkı Hz. Muhammed’in öldüğünde miras olarak geriye bir ibriği ile bir hırkasını bıraktığı gibi..Bunların Müslümanlığı sahtedir, halkın gözünü boyamak içindir.
ülkemiz satılmıştır, hem de karış karış, bina bina, kurum kurum satılmıştır.
Bunların yurtseverliği, halk severliği de sahtedir... oyunuzu kullanırken elinizi kalbinize koyun ve gözlerinizi kapatıp vicdanınızın sesine kulak verin
dip not;
malum kişinin hayali : bütün kaleler zaptedilmiş, bütün tersanelere girilmiş, bütün ordular dağıtılmiş ve her köşe bilfiil işgal edilmiştir... (bu hayaline artık ramak kaldı)