Kral Malcolm (1195-1217)
İlk İcraatlar
Kral Malcolm’un ilk işi Edinburg limanını yaptırmak oldu. Krallığının daha ikinci yılında güneyde York ve kuzeyde Inverness asilerini krallığa bağladı. Edirburg limanının temellerini attı. York ve Inverness ile yolları bağladı. 1197 yılında İngiltere ve peşinden gelen senelerde Danimarka ile müttefiklik kurdu. İngilizlere çok güvenmemesi gerektiğini biliyordu.
Caernarvon Çelişkisi
Prens Edward ve diğer generaller Caernarvon kalesininde bir an önce krallığa bağlanması için fetih emri vermesini istiyorlardı fakat o bu konuda farklı düşünüyordu. İngiliz kralınında gözü Caernarvon kalesindeydi ve yeni kurdukları müttefikliği bu kale yüzünden bozulmasından tedirgindi. Onun kafasında Dublin asileri vardı. Generallerini topladı ve fikirlerini paylaştı.
“Oğlum ve Sadık Generaller” dedi ve bir soluk aldı, hepsi karşısında ağzından çıkacak sözler için ölecek sadık askerlerdi. “Caernarvon kalesinin stratejik önemini biliyorum ama atalarımızın bir sözü vardır “Erken atılan ok ancak karınca öldürür!”dedi. Generaller ve Prensin suratı asılmıştı. Onlar Caernarvon kalesinin mutlaka alınmasını istiyorlardı, böylece İngilizlere karşı kullanabilecekleri çok önemli bir takviye noktaları olacaktı. Kral nefesini tamamladı ve “Dublin isyancılarını krallığa bağlamak için adamlar hazırlansın, isteğim böyledir” dedi. Prens söz aldı “Babam, Atam, Kralım, emriniz üzere karşı çıkmak haddime değildir lakin İngilizlerden bir ordu biz burada otururken Caernervon’a doğru yola çıkmış bile, eğer o kale İngilizlerin eline geçerse Edirburga kadar tüm yollar korunmasız kalacak. Inverness kalesinden takviye yapmak çok uzun zaman alıyor, izin verin ben York’daki kuvvetlerimle Caernervon’a saldırayım. Eğer kaleyi alırsam sizi şereflendirmek için eğer ölürsem sizi yine şereflendirmek için olacak” dedi.
Bu bir intihar saldırısı demekti ve bunu orada bulunan herkes biliyordu. Caernervon asileri yıllardır başlarına buyruk yaşıyorlardı ve uzun merdivenlerle bile zor çıkılacak duvarları vardı. 6 birlik askerle o kalenin alınması imkansızdı, üstelim tamda 6 birlik sayılmazlardı York’un alınması sırasında ölen askerlerin takviyeleri yapılmamıştı. Ayrıca kale alınsa bile İngilizlerin bu hiç hoşuna gitmeyecekti ve müttefiklik daha ilk yıllarında bozulabilirdi. Bu yüzden Kral Malcolm bu isteğe olumsuz cevap verdi ve Prens Edward istemesede ona uymak zorunda kaldı. Ordular Dublin yollarına yöneldi ve Dublin asileride 2 yıl süren kuşatma sonucunda yapılan savaşta Krallığa bağlandı. Dublin fatihi ordu Inverness kalesine çekilmiş ve yenilenmek için beklemeye başlamıştı. Bu sırada dünyanın öbür ucunda Bağdat’ı almak için Mısırlılar Cihad başlattılar ve Bağdat’ı devletlerine bağladılar. Aradan geçen 5 yıla rağmen Caernarvon kalesi halen isyancılar elindeydi. Oraya doğru yola çıkan ordu yolda isyan çıkarmış ve İngiliz krallığına karşı savaşa girmişti, Caernarvon bu yüzden İngilizler tarafından işgal edilememişti.
Ölümü
Kral Malcom öldüğünde 62 yaşındaydı yerine oğlu Prens Edward Kral oldu. Sarayında huzurlu bir şekilde gözlerini yumdu. Kral Malcolm barışcıl bir politika izledi ve İngiltere ile iyi geçindi. Krallığı süresince ekonomik zorluklarla uğraştı, asi şehirlerini başkent Edirburg seviyesine getirmek için çabaladı durdu. Caernarvon hep aklının bir ucunda durdu ama İngiltere’nin baskısından çekindiği için hiçbir zaman oraya askerlerini yollamadı. Ölümünden bir sene önce başkent Edirburg sarayının büyütülmesi emrini verdi ama sarayın bitirilişini görmeye ömrü yetmedi.
- - - - - --- & --- - - - - -
Kral Beyaz Edward (1217-1269)
Kral Edward 35 yaşında tahta geçti. Generaller onu çok büyük bir askeri deha olarak görmeseler de o kendinin hep büyük bir general olduğunu düşünürdü. Tek kardeşi Prens David o kral olduğunda 19 yaşındaydı. Kardeşiyle çok iyi anlaşıyordu. Askeri fikirlerinde kardeşi David onu örnek alıyordu.
İlk İcraatları
Kral olduğunda hazine sıkıntıdaydı, inşaatlar durmuş tüm para Edinburg sarayının inşaatı için harcanmıştı. Onun kafasındaysa bir an önce Inverness kalesinin yeniden yapılanması vardı ama saray inşaatı ilerlemiş olduğundan iptal ettirmedi. İlk günden Caernarvon kalesinin fethi için planlara başlamıştı. Babasının aksine daha agresif bir yapısı vardı. Kardeşi Prens David’e ordusuyla Caernarvon kalesine gitmesi için emir verdi. O yıllarda İskoçya ordusu köylü okçular ve milislerden oluşuyordu. Caernarvon kalesinin fethi için gerekli asker vardı ama eğer İngilizler buna sinirlenip müttefikliği bozarlarsa ülkeyi savunmak için adam ve para bulmakta zorlanacaktı. Yinede egolarına yenik düştü ve fikrinden vazgeçmedi. Caernarvon fethini tamamlamak onun rüyasıydı.
Caernarvon Fethi
Kral Edward Caernarvona gidecek ordunun başına Alaxendar Canmore isimli generalini getirdi. Alaxendar küçüklüğünden beri sarayda büyütülmüş soylu bir ailenin çocuğuydu ve çok başarılı bir generaldi. 23 yaşında olmasına rağmen 4 kez Demir Yıldız nişanı almıştı. Caernarvona 1200 askerle giden Alaxendar 5 yıl süren kuşatma sonucunda dışarı çıkmak zorunda kalan asilere karşı çok az bir kayıp vererek kaleye girdi. Prens Edward kaleye saldırmalarını istiyordu ama Alaxendar çok fazla kayıp vereceklerini düşünerek kuşatmaya kralı ikna etmişti. Bu ordu İskoçya’nın elindeki tek orduydu ve büyük kayıp verilmesi halinde ülke güvenliği tehlikeye düşebilirdi.İngilizler Caernarvon kalesinin fethine ses çıkarmadılar lakin kendileri o sırada Fransa ile Baltık denizinin öteki kıyısında savaşa girmişlerdi. Başkent Edirburga gelen haberci Caernarvon kalesinin fethini haber verdiğinde, Kral Edward sevinçten nerdeyse çocuklar gibi oynayacaktı. Hemen çok büyük bir ziyafet hazırlanmasını emretti. O sıralarda İskoç köylüleri fakirlik içinde yaşamaktaydı ve bu hareketi halk arasında pek hoş karşılanmadı.
Ticaret Anlaşmaları ve Yeni Müttefikler
Kral Edward krallığının ilk yıllarında Fransa, İspanya ve Portekiz ile ticaret anlaşmaları yaptı. Dublin ve York şehirlerine liman inşa ettirdi. İlerleyen yıllarda Portekiz ile de müttefiklik anlaşması yaptı. Fransa’ya da bir elçi yollamıştı ama Fransızlar, İngilizler’le olan ittifakını bahane edip müttefikliği kabul etmediler. Bu hareketleri Edward’ın onurunu kırmıştı.
Tehlikeli Hamle, İngiltere İttifakı Çatırdıyor
1229 yılının yazında beklenmedik bir şeyler oldu, Portekizler Fransa’nın müttefikiydi ve İngiltere’ye savaş açtılar. İskoçya bir seçim yapmak zorunda kalmıştı. Şimdiye kadar kendilerine sadık olan İngilizlerle uzak müttefikleri Portekizler arasında seçim yapmak aslında kolaydı, akıllı Generaller ve saray ileri gelenleri, İngiltere’nin desteklenmesi gerektiğini şu anda İngiltere’yi karşılarına alacak güçleri olmadığını ileri sürerek Kral Edward’ı etkilemek istediler. Aslında beklenende buydu fakat hiç de sanıldığı gibi olmadı;
Habercinin atı çatlamak üzereydi, haber hemen Krala ulaştırıldı ve Generallerini topladı. “Generallerim, gün seçim yapma günüdür!, İngilizler köşeye sıkıştılar ve hep aşağılık gördükleri bizden yardım dilenecek hale düştüler.” Bu sözleri çok alaylı bir ifadeyle söylemişti. “Güneyde, sıcak topraklarda, Fransa ve dostumuz Portekizliler İngiliz askerlerinin canlarını çoktan almaya başladılar, bizden de İngiltere ile müttefikliğimizi sonlandırmamızı istiyorlar” dedi. Kardeşi Prens David söz aldı ve “Onlara saldırmamızı istiyorlar” dedi. “Hayır, sadece ittifakımızı sonlandırmamızı istiyorlar ve bende bunu kabul ettim” dedi.
Bu sözler odaya bomba gibi düştü. Generaller bir anda irkildi. Biliyorlar diki İngiltere bundan hiç hoşlanmayacaktı, İngiltere ile savaşacak modern bir orduları bulunmuyordu ve ta uzaklarda olan bir savaş için bu değermiydi. Elbette seslerini çıkartamadılar. Prens David “Kralım sen çok yaşa” dedi ve diğerleri onu takip etti.
Böylece İngiltere ile süren uzun yıllık müttefiklik İskoçya tarafından sonlandırılmış oldu.
İngiliz Kralının Cevabı: Bu savaş demek !
İskoçya’nın ittifakı bıraktığı haberi İngiliz Kralına ulaştığında kral sofrada yemek yemekteydi, sinirden çılgına döndü, İskoçyalılar kendilerine saldırmamışlardı ama nasıl olurdu yardım etmek yerine mevcut anlaşmaları bozarlardı. Onlar ki bir avuç çapulcu sürüsüydü. Bu açıktan olmasa da bir ihanet demekti ve emrini verdi, York şehrine saldırılacaktı. Fakat bunun için ne ordu nede ordunun başında general vardı. Yinede Nottingham kalesinin muhafızlarının yollanmasını emretti. Sinirden öyle deliye dönmüştü ki bu yaptığının ne kadar aptalca bir hareket olduğunu bile anlayamadı. Zaten ordusu ve tüm generalleri güneyde erirken kuzeyde yeni bir cephe açmaya ne gerek vardı. Güney sınırlarını güvene aldıktan sonra İskoçlarla kozlarını paylaşabilirdi ama öyle yapmadı buda onun en büyük hatası oldu.
York Savaşı
4 tümen seçkin şövalye ile York’u kuşatan İngilizleri Caernarvon’ dan gelen Alaxendar’ ın ordusu karşıladı. Şövalyeler iyi ve seçkin piyadeler olmasına rağmen sayıca fazla olan Alaxendar’ın ordusu karşısında tam bir kıyım yaşadılar. Çok az sayıda esir alındı gerisi öldürüldü. Esirler için fidye verildi. Bu savunmadan sonra Kral Edward, General Alaxendar’ı tüm ordularının baş komutanlığına getirdi ve ona bir demir yıldız nişanı daha taktı ve yeni emrini verdi. Nottinghamı kuşatın!.
Nottingham Kuşatması
Kral Edward saldırın diyordu ama Nottingham kalesi yüksek burçlarla çevriliydi. İçerdeki halkın 9 yıl yetecek kadar erzağı vardı. Kral emrini değiştirdi, Nottinghama saldırın. Kuşatmayı bekleyecek vakit yoktu, İngilizlerin destek orduları gelmeden yıldırım hızıyla kalenin alınması gerekiyordu. İçerde az İngiliz birliği olmasına rağmen pek çok kayıp verilebilirdi fakat kralın umrunda olan bu değildi. Tek istediği daha fazla ingilizin ölmesiydi.
Inverness’ den gelen takviye birliklerle kale kuşatıldı. Sayıca çok fazla bir İskoç ordusu kuşatmaya katılmıştı fakat tek problem şuydu, İskoçya’ nın elinde sadece bu ordu vardı. Olası bir yenilgi İskoçya’ nın sonu demekti. İngilizler’ in tüm güçlerini Fransa sahillerine yığması Kral Edward’ın en büyük şansıydı.
Bir Gecede Yaşlanan Kral
Nottingham’ ın alınacağından emin olan Kral Edward sevinçliydi. Nottingham’ da çok az sayıda birlik kaldığını biliyordu ve kaleyi aldıktan sonra ordusuna Londra’ya ilerlemesini emredecekti. Ada’nın tüm hakimi olacak ve adı tarih kitaplarına yazılacaktı.
800 kişiyle kaleyi kuşatan Alaxendar’ ın ordusu 200 kişilik seçkin şövalye birliğine karşı saldırıya geçti. İngiliz şövalyelerini ne kadar küçümsediklerinin kendisinin bile haberi yoktu. 4 koldan ön surlara saldırı başlattı. Burçları savunan sadece iki şövalye birliği vardı. Geriye kalan 2 süvari birliği ise merkez kaleye çekilmişti. İskoçyalıların tenekeden zırhına karşılık şövalyelerde delinmesi çok zor zırhlar vardı. Önce sağ burçtan çıkmaya çalışan 3 piyade tümenini püskürttüler. Geriye kalan tüm piyadeler ve okçular sol burcu almaya çalışıyorlardı. Fakat İskoçların zırhları ve cesaretleri yeterli değildi. Tanrı bugün İskoçlara yardım etmeyecek gibi gözüküyordu. Önce zırhlılar kaçtı sonra okçular. Alaxendar orduyu toparlamakta zorlanıyordu. Savaşı kaybedeceğini ilk o an anlamıştı ama dönülmez bir noktadaydı. Edirburga dönüp yeni bir ordu toparlayıp gelmesi onun için ölümden daha kötü bir kaderdi. Başarısızlık öğretilmemişti ona.
Dağılan orduyu toparlayan Alaxendar 2 dalga saldırıyı başlattı fakat bu sefer tüm kuvvetini sağ burca verdi. Sol burçtakileri oyalaması için ufak bir grup yolladı. Plan başarıyla işlemeye başlamıştı. Sağ burçtaki şövalyeler gerilemeye başlamıştı, hepsi kaçamadan öldüler. Fakat İskoçlarında sayısı iyice azalmıştı. Okçularda dahil herkes sol burca kılıçlarıyla saldırdılar. Ölümüne bir savaş yaşanıyordu. Sanki dünyanın merkezi için savaşıyorlardı.
30 kadar İskoç okçusu ve 15 kadar piyade kalmıştı ama sol burçta temizlenmişti. İç kalede 2 tümen Royal Knight Süvari birliği kalmıştı sadece ve Alexandar’ ın ise sadece 30 okçusu, 15 piyadesi ve 80 atlısı kalmıştı. Savaşı kazanabilirdi, bu kadar ucuna gelmişken dönemezdi.
Tüm gücünle üfle dedi borazancısına, en başta kendisi tüm askerleriyle ölümüne bir koşuya tutuldu.
Alaxendar’ın Şerefi
Atını kamçılarken rüzgarın uğultusundan sarhoş olmuştu, hiç bu kadar hızlı sürmüşmüydü atını acaba, hiç bu kadar sonsuzluğa doğru koşmuşmuydu düşünmeden. Royal Süvarilerine nerdeyse rüzgar hızıyla çarptı İskoç atlıları ama duvara çarpmış gibi hissetmişlerdi. Alaxendar acı kuvvetlerini bir kez daha anladı şövalyelerin, bu zırhları ağır düşmanlarının cesaretleridemi ağırdı! Kendisinden ağır olamazdı, olmamalıydı. Teker teker düşüyordu etrafındaki korumaları ve arkasını göremiyordu, tek gördüğü önündeki düşman kafalarıydı. Kılıcını o kadar sert sallıyorduki rüzgarından miğferinden sarkan saçları uçuşuyordu.
Bir anda tüm sesler kesildi, önündeki tüm düşmanlar beyaza dönüştü. Kalbinin üstüne almıştı yarayı, bir kılıç asılı kalmıştı göğsünde, göğsüne inen kılıç değil dünyalardı belkide zaferi göremeyecekmiydi, kaleyi aldıklarını göremeyecekmiydi. Bu düşünce sardı birden zihnini, korktu, ölümden değil, kaleye İskoç bayrağını çekip çekemeyeceklerini bilemeyecek olmasından korktu. O sırada kulakları tekrar duymaya başladı, gözleri görmeye başladı, kaçın diyordu birileri. Ordusu kaçıyordu, artık son gücüde kalmamıştı. Atından düştü, kafası kaçan askerlerinin olduğu yöne çevrildi. Kanlı ayaklarıyla kaçıyorlardı. Son gücüyle göğsündeki 5 gümüş yıldızı kopardı ve “Sana layık olamadım” sözleri döküldü fısıltıyla.
Sarayda
"Tüm ordumuz yok edildi Kralım!" Haberci tir tir titriyordu. Beyninden vurulmuşa döndü Kral Edward, babası Malcolm’ un sözlerini hatırladı. “Erken atılan ok ancak karıncayı öldürür”.
Sabah kalktığında tüm saçları bembeyazdı. O günden sonra Beyaz Edward dendi ona.
İskoçya’ nın Kaderi
İskoçya’ nın ordusu artık yoktu. Haber yayıldığında İngiltere yolu üzerinde tüm köylerde panik başladı. Başkent de dahil hiçbir şehirde 1 garnizondan fazla asker bulunmuyordu, o garnizonlarıda milis mızraklıları oluşturuyordu. Durum tam anlamıyla felaket gibi gözüküyordu. Kral Edward’ ın dünyası başına yıkılmak üzereydi. Tam bu zamanlarda Papa Antakya için Haçlı seferi ilan etti. Bu Edward için tarihi bir dönüm noktası olmuştur ve kendisine yeni bir lakap eklenmesinide sağladı. Bazıları ilerde Papaz Edward diye anacaktır kendisini.