Imperia Online Turkey  
Nisan 19, 2024, 03:14:21 ÖÖ *
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.
E-posta adresinize aktivasyon iletisi gelmediyse lütfen buraya tıklayın.

Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz
 
   Ana Sayfa   Yardım Ara Giriş Yap Kayıt  
Sayfa: 1 [2] 3   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: ATATÜRK anıları köşesi  (Okunma Sayısı 10118 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Gazik
Teğmen
***

Karma: +36/-72
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 202


Gazik'e sefer olur, Zafer olmaz..


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #15 : Ekim 25, 2010, 02:48:59 ÖS »

Güzel konuda paylaşımlar sadece bu kadar mı çoğaltalım Smiley)))
Kayıtlı

İçimdeki fırtına kör kurşunla diner mi?
Kavgalar kansız biter mi?
Bir mavzer çığlığında seni aramak var ya
Bu hep böyle böyle gider mi?...
batu999
Er
*

Karma: +17/-16
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28


ne mutlu türküm diyene


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #16 : Ekim 25, 2010, 09:23:11 ÖS »

ellerine sağlık kardes ++
Kayıtlı
kanuni
Çavuş
**

Karma: +14/-8
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 60


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #17 : Ekim 26, 2010, 12:58:27 ÖÖ »

sene 1938in 10 kasımında ataürkün öldüğünü haber alan alman profesör rektöre sorar efendim ders vereyim mi vermeyeyim mi rektör üzüntüden zar zor konusarak sizin orda böle bi adam ölünce ne yaparlarsa onu yap
profesör bizim orda böle  büyük bi adam hiç ölmedi der
Kayıtlı
ankara-cengiz
_YOZGATLI_
Yüzbaşı
****

Karma: +66/-130
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 272


made in TÜRKİYE


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #18 : Ekim 26, 2010, 01:34:59 ÖÖ »

konuyu açana ve tüm paylaşımda bulunan arkadaşlara teşekkür ederim ellerine yüreklerine sağlık *heart* *rose*
Kayıtlı

güzeli güzel yapan edeptir,edep ise güzeli sevmeye sebeptir..¨★★ •º°”˜¨ ★:^ ¨˜”°º• ★YOZGATLI★★•º°” ˜¨ :^ ¨˜”°º• ★★
Napolion
Berkan
Teğmen
***

Karma: +39/-36
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 200


Napolion


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #19 : Ekim 30, 2010, 11:12:04 ÖÖ »

 *bravo*   süper olmus tebrikler...
Kayıtlı

YÜZDE YÜZ TÜRK OLDUĞUN GÜN CİHAN SENİNDİR !! H.NİHAL ATSIZ !!
hellboy80
Çavuş
**

Karma: +137/-165
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 69



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #20 : Aralık 23, 2010, 12:52:32 ÖÖ »

Atatürk bir akşam, Çankaya'da arkadaşlarına sordu

- Dünyanın en büyük insanı kimdir?

- Timur'dur Paşam!

- Değil.

- Fatih'tir.

- Değil.

- Yavuz Sultan Selim.

- Değil.

- Alpaslan.

- Değil.

- Napolyon.

- iskender.

- Değil.

Nafile!.. Ne derlerse Atatürk "değil" diyordu. Dalkavuklardan biri dayanamadı:

- Sizsiniz Paşam., dedi.

Atatürk, bu zatı tersledikten sonra, sualinin cevabını kendisi verdi:

- Dünyanın en büyük insanı Hz. Muhammed'dir. Ölümünden bu yana bin üç yüz sene geçtiği halde, günde beş vakit, Cenab-ı Allahtan sonra adı söylenen Hz. Muhammed'dir...
Kayıtlı
F.S.M.
Ziyaretçi
« Yanıtla #21 : Aralık 23, 2010, 01:05:43 ÖÖ »

 *bravo* *bravo* *bravo*

Not: Çanakkale şehitligini gezenler daha da iyi anlarlar fırsatı imkanı olan herkese tavsiye ederim 2 kez gittim tüylerim diken diken oldu ve aglamamak elde degil  Cry Cry Cry
Kayıtlı
hellboy80
Çavuş
**

Karma: +137/-165
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 69



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #22 : Aralık 23, 2010, 01:11:49 ÖÖ »

*bravo* *bravo* *bravo*

Not: Çanakkale şehitligini gezenler daha da iyi anlarlar fırsatı imkanı olan herkese tavsiye ederim 2 kez gittim tüylerim diken diken oldu ve aglamamak elde degil  Cry Cry Cry

ben ağlamıştım
Kayıtlı
sniper
Binbaşı
*****

Karma: +562/-326
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 513


oяιgιиαℓ ρяσfιℓє ® ║▌│█│║▌║││█║▌║▌||||||║


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #23 : Şubat 07, 2011, 11:58:19 ÖÖ »

Buyuk onderimizin anilarini bir baslikta toplamak, gercekten guzel bir dusunce.
Emegine saglik Ercan'cim.
Bu arada; Hellboy80 ve devrimci_28 ede, basliga katkilarindan dolayi tesekkurler.

Ataturk'un, bir masada, bir suru kral ve devlet baskaniyla cekilmis bir fotografi var.
"ISTE KARIZMA BUDUR..!" dedirten.
Arsivimde aradim ama bulamiyorum. Sad
O resmi bilen ve bulan bir arkadasimiz bu basliga eklerse, sanirim cok sik duracak.
 
işte o fotoğraf :

karizma budur...
Kayıtlı

Her Hakkı Saklıdır ®
|l|lllll|lll||ll||lll
²¹°¹³²¹³ °¹²¹³¹³
Tutku
[██████████████████] 100%


Romantik [ Sadece Birine ]
[██████████████████] 100%


Sevmek [Ölümüne]
[██████████████
sniper
Binbaşı
*****

Karma: +562/-326
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 513


oяιgιиαℓ ρяσfιℓє ® ║▌│█│║▌║││█║▌║▌||||||║


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #24 : Nisan 19, 2011, 04:41:59 ÖS »

Hâlâ hayatta olan ATATÜRK'ün şoförünün sözlerinden:
Seyfettin bey İtalyan sefiri ile Atatürk arasında İtalyanca tercümanlık da yapmış. Konuşmaların bir kısmını mükemmel bir İtalyanca ile anlattı.
"Mussoloni bütün dünyaya meydan okuyordu.
Rodos adasına 40 bin asker yığmış.
İzmir'i istiyor bizden.
İtalyan sefiri Povli Atatürk'ün yanına geldi.
Atatürk gece adamıydı.
Bana 'Sor bakalım niye geldi?' dedi.
O da 'Eğer 4 ay içinde İzmir'i bize vermezsen, zorla alacağız' diye cevap verdi.
Atatürk,
'Ben yarın cevap vereceğim' dedi.
Ben İtalyan sefirine,

'Yarın sabah 9'da gel. Atatürk cevabını o zaman verecek' dedim.
İtalyan sefiri ertesi gün sabah 9'u çeyrek geçe geldi.
Atatürk işaret parmağını kaldırarak İtalyan sefirine
'söyle o koca herife, o 40 bin askerle İzmir'i alamaz ama ben 4 bin mehmetcikle Roma'ya girerim.' dedi.
Kayıtlı

Her Hakkı Saklıdır ®
|l|lllll|lll||ll||lll
²¹°¹³²¹³ °¹²¹³¹³
Tutku
[██████████████████] 100%


Romantik [ Sadece Birine ]
[██████████████████] 100%


Sevmek [Ölümüne]
[██████████████
hellboy80
Çavuş
**

Karma: +137/-165
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 69



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #25 : Haziran 06, 2011, 02:26:12 ÖS »

Atatürk'ün başyaveri Salih Bozok anlatıyor.

 Kollarında ve omuzlarındaki işaretlerden amiral rütbesinde olduğu anlaşılan
 İngiliz Donanması Komutanı, Hükümet Konağı'nın kapısından girerek Mustafa
 Kemal Paşa'nın odasına doğruldu.Nazik , fakat öfkeli bir hali vardı. Ruşen
 Eşref önüne çıkıp ne istediğini sorunca:

 -Başkomutan Mustafa Kemal Pasa ile görüşmek istiyorum!.. dedi.

 .Birlikte odaya girdiler kapı kapandı. Amiral önce:

 -Çok güç koşullar altında bir savaş kazandınız, sizi asker olarak içtenlikle
 kutlarım. Çanakkale'deki basarinizi rastlantıya borçlu olmadığınız,
 kanıtlanmış oldu.Büyük bir askerle tanıştığım için memnunum. Amiral bir süre
 sonra konuya girmiş:

 -Ülkenin kontrolünüz altında bulunan bölümünde bizim tebamız ve sizin
 azınlıklarınızdan Ermeniler, Rumlar var.Yeni askeri yönetim altında bu
 insanların statüsü nedir? güvende midirler?..

 -Hiç kuskunuz olmasın Amiral!..Türkiye'deki bütün insanlar gibi tebanız ve
 sözünü ettiğiniz azınlıklar da TBMM Hükümeti'nin eşit koruması altındadır.
 Suç islemeyenler, kendilerini bu memlekette benim kadar güvende
 sayabilirler.

 -Suç isleyenler?

 -Suç isleyenler Sayın Amiral, dünyanın her yerinde olduğu gibi, ülkemizde de
 adaletin huzuruna çıkarlar...Suçlu iseler, cezalarını elbette
 çekeceklerdir...

 -Fakat Paşa Hazretleri,fevkalade günler geçirdik. Yunan ordusundan cesaret
 alan Rumların bazıları, şımarıklıklar yapmış olabilir. Bugün bu insanlar
 yerli halkın düşmanlığı ile yüzyüzedirler. Ermeniler için de başka açıdan
 aynı şeyleri söyleyebilirim. Biliyorsunuz, arkadaşlarının büyük bir bölümü
 göçe zorlandı ve önemlice bir bolumu de hayatlarını kaybettiler. Bu ruh
 tedirginliği içinde Yunan ordusu ile işbirliği yapmış, bazı Türklere zor
 günler geçirtmiş olabilirler. Bunlar, fevkalade günlerin olaylarıdır.
 Bağışlanması, hoş görülmesi gerekir. Eğer bu kimseler, halkın husumetine
 bırakılacak olursa, bütün dünya aleyhinize kıyameti koparır!

 Son cümleye kadar Amiral'i gülümseyerek dinleyen Mustafa Kemal Pasa,
 'dünyanın koparacağı gürültü ile' kendini tehdide girişince, sözünü bıçak
 gibi kesmiş:

 -Şu "Efendi Devlet" rolünü bir kenara koyunuz Amiral! Milletleri de tehdit
 etmekten vazgeçiniz! İngiltere ve müttefiklerinin kıyameti koparıp
 koparmayacağını düşünmem! Bunlar memleketimin iç işleridir; kimsenin bu
 islere karışmasına müsaade etmem! Majestelerinin devleti memleketimizin
 azınlıkları ile uğraşmaktan vazgeçsinler! ..Kim bize saygı beslemezse,
 bizden saygı beklemeye hakki olmaz!..

 Amiralin benzi kül gibi olmuş:

 -İngiltere Hükümeti'nin tebasını her yerde koruma hakki, devletler hukuku
 teminatı altındadır. Avrupa devletleriyle birlikte arkaladığımız Rum ve
 Ermenilerin güven içinde bulundurulmasını sadece rica ettik. Yoksa biz bu
 güvenliği sağlayacak güçteyiz...

 İşte o zaman Mustafa Kemal Paşa'nın tepesi iyice atmış:

 -Arkaladığınız Yunan ordusunun denizde yüzen leşlerini herhalde görmüş
 olmalısınız! Türk ordusu asayişi sağlayacak güçte olduğu gibi, limanı (o
 donemde İngiliz donanması İzmir limanında bulunmaktaydı) boşaltacak güçtedir
 de... İsterseniz, Türk'e ihanet eden tebanızın ve azınlıklarınızın adaletten
 kaçan sefillerini geminize doldurabilirsiniz!.. Donanmanızın da en kısa
 zamanda limanı terk etmesini istiyorum!

 Mustafa Kemal Paşa'nın cümleleri, art arda Osmanlı tokatları gibi Amiralin
 yüzünde şakladıkça, Amiral ne yapacağını şaşırmış ve en sonunda:


 -İngiltere'ye savaş mı açıyorsunuz? demiş.

 İşte Paşa burada son sözünü söylemiş:

 - savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması'nın hala yürürlükte olduğunu mu
 sanıyorsunuz? Biz onu çoktan yırttık... Karşımda oturuşunuzu, sizi konuk
 saymama borçlusunuz! Fakat görüyorum ki, nezaketimizi kötüye kullanmak
 eğiliminiz var... Buna müsaade edemem. Bizim gözümüzde "barış antlaşması
 yapmamış" iki devletiz. savaş hukuku yürürlüktedir. Gemilerinizi derhal
 karasularımızdan çekmenizi size ihtar ediyorum!

 Bir balmumu heykeline dönmüş Amiral..... gerine gerine girdiği Mustafa Kemal
 Paşa'nın odasında oturduğu sandalyede küçüldükçe küçülmüş ve sonunda
 kekeleyerek:

  

 -Afedersiniz!.. demiş ve yerlere kadar eğilerek geri geri kapiya gidip
 dışarı çıkmış.

 .Ruşen Eşref hem düşünceli hem de gülüyordu:

 -Pasa, Amirali anasından doğduğuna pişman etti. "Kendisinin Türk
 topraklarında bir savaşçı olarak
 bulunduğunu "Paşa'dan öğrendiği zaman sapsarı kesildi... Tutuklanacağını,
 tutsak edileceğini sandı. İnce dudaklarını ısırıyor, parmaklarını birbirine
 kenetlemiş titriyordu. Karşısında Babıali Paşası bulacağını sanıyordu
 herhalde...

 "İngiltere devletini kendi devletine eşit gören "bir Paşa ile karsılaştığı
 için, ihtiyatsızlık edip karaya çıktığına kim bilir nasıl lanet etmiştir...

 Aradan bir saat geçti gecmedi... İngiliz gemisinden bir müfreze ve bir
 teğmen çıktı. Amiralden - devleti adına- bir ültimatom getiriyordu,
 Başkomutan'a kendi eliyle verecekti. Paşa'ya bildirdim; "Gelsin" dedi.
 Teğmeni içeri aldım. Ruşen Eşref tercümanlık yapıyordu.İngiliz çakı gibi bir
 Teğmendi. Paşa'nın karşısında gösterişli bir selam verdi ve Ruşen Eşref
 aracılığıyla ültimatomu Paşa'ya ulaştırdı.

 Paşa: -Peki Teğmen! Hükümetimiz ültimatomunuzu inceler ve hükümetinize
 gereken karşılığı
 verir.Siz geminize dönebilirsiniz...

 Teğmen önce dışarı çıkacakmış gibi bir hareket yaptı, sonra da Ruşen Eşref'e
 donup:

 -Başkomutan ellerini öpmeme müsaade buyururlar mi?

 Ruşen Eşref, teğmenin dileğini Paşa'ya söyledi, Pasa:

 -Nereden icap etmiş sor bakalım!.. dedi.

 Teğmen:

 -Asker olarak zaferlerine, insan olarak kendisine hayranım...
 Lütfetsinler...

 Teğmen Paşa'nın elini öptü, Paşa da Teğmenin yanağını okşadı. Odayı
 boşalttık. Az sonra Ruşen Eşref'i çağırdı:

 -Metni okudunuz mu? Ne istiyorlar?..

 -Paşam Amiral ile görüştüklerinizin yazı ile de pekiştirilmesi isteniyor.

 -Öyleyse Halide Hanım'ı (Edip Adıvar) bulunuz, hemen tercümesini yapsın ve
 metin olarak bana getirsin... Öte yandan bir kopyasını şifre ile Dışişleri
 Bakanlığına gönderin gerekeni yapsınlar... Durumu, ordu komutanı Nurettin
 Paşa'ya da bildiriniz. Gerekiyorsa benimle temas etsin........

 Olay kısa bir süre içinde şehirde duyulmuştu...

 İngiliz ve Fransızlar, kendi devletlerinin uyruğunda olanları gemilere
 bindirmeye başlamışlardı. Nitekim birkaç saat sonra da sessizce çekilip
 gittiler...
Kayıtlı
hellboy80
Çavuş
**

Karma: +137/-165
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 69



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #26 : Haziran 07, 2011, 05:20:11 ÖS »

1935 senesinde idi. Atatürk'ün Çanakkale'ye geleceği rivayetleri dolaşıyordu. O zamanlar dünyanın bazı yerlerinde olduğu gibi, memleketimizin de bazı bölgelerinde Yahudiler aleyhinde bir hareket ve ayaklanma başgöstermişti. Bu hal karşısında bütün Museviler mallarını, mülklerini satarak yolculuğa hazırlanıyorlardı. Bunlar, o zaman rivayet olduğuna göre Filistin'e gitmek istiyorlardı. Bunlar, o zaman rivayet olunduğuna göre Filistin'e gitmek istiyorlardı. İşte bu sıralarda "Atatürk Çanakkale'ye geliyor!" dediler. Çok sevindim. Çünkü Atatürk'ü daha önce hiç görmemiştim. Heyecanla Atatürk'ün geleceği Balıkesir Caddesi'ne koşarak gittim. Bütün Çanakkale halkı orada toplanmıştı. Ben de bir kenara dikildim. Bu esnada yanımda tesadüfen bulunan birkaç Yahudi'nin fısıltı ile pek hararetli olarak konuştuklarını gördüm. Alakadar olmaya vakit kalmadan karşıdan birkaç otomobil göründü. "Atatürk geliyor!" sözü yeniden ağızdan ağıza dolaştı.

 Halkın "Yaşa, varol!" nidaları arasında Atatürk otomobilinden indi. Alkışlar devam ediyor, o da halkın ortasında ilerliyordu. Garip bir tesadüf ve talih eseri olarak Atatürk bizim önümüze gelince hafif bir duraklama yaptı. Halka bakıyor ve kalabalığı selamlıyordu. Tam bu esnada yanımad bulunan ve biraz evvel fısıltı halinde, fakat hararetli konuşan Yahudilerden biri, ileriye doğru yürüdü ve Atanın önüne atıldı. Muhafızlar mani olmak istediler. Atatürk:

 - Bırakın, gelsin! dedi.

 Bu Musevi vatandaş, Atatürk'ün önünde ellerini açtı, omuzlarını yukarıya kaldırarak:

 - Paşam bizi kovuyorlar. Biz ne yapacağız? dedi.

 Atatürk, bu şekilde önüne atılan bu adamın ne demek istediğini ve kim olduğunu derhal anlamıştı. Buna rağmen sordu::

 - Sen kimsin?

 - Ben Paşam, Çanakkale Musevilerinden Avram Palto.

 - Sizi kim kovuyor? Hükümet mi Kanun mu? Polis mi? Jandarma mı? Bana söyle? dedi.

 Bu Musevi vatandaş durakladı, şaşaladı. Biraz sonra kendini toparlayarak cevap verdi:

 - Hayır Paşam, halk kovuyor.

 Atatürk, bu adamın yüzüne dikkatle baktı, gülümsedi ve:

 - Halk isterse beni de kovar, dedi ve yürüdü.
Kayıtlı
sniper
Binbaşı
*****

Karma: +562/-326
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 513


oяιgιиαℓ ρяσfιℓє ® ║▌│█│║▌║││█║▌║▌||||||║


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #27 : Haziran 07, 2011, 07:27:48 ÖS »

YANINA ALDIĞI İLK ER

O, Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağlan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu. O'na sordu:
- Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun?
Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki Komutanını çelik yay gibi selamladı.
- Söyle niçin ağlıyorsun?
Karadeniz'in yanık yürekli çocuğu içini çekti:
- Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal Atatürk, er'in omzuna elini koydu:
- Üzülme çocuğum, dedi. Gel benimle!
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu.

Burhan Cahit MORKAYA
Kayıtlı

Her Hakkı Saklıdır ®
|l|lllll|lll||ll||lll
²¹°¹³²¹³ °¹²¹³¹³
Tutku
[██████████████████] 100%


Romantik [ Sadece Birine ]
[██████████████████] 100%


Sevmek [Ölümüne]
[██████████████
sniper
Binbaşı
*****

Karma: +562/-326
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 513


oяιgιиαℓ ρяσfιℓє ® ║▌│█│║▌║││█║▌║▌||||||║


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #28 : Haziran 07, 2011, 07:31:53 ÖS »

TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM

Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..
Kayıtlı

Her Hakkı Saklıdır ®
|l|lllll|lll||ll||lll
²¹°¹³²¹³ °¹²¹³¹³
Tutku
[██████████████████] 100%


Romantik [ Sadece Birine ]
[██████████████████] 100%


Sevmek [Ölümüne]
[██████████████
sniper
Binbaşı
*****

Karma: +562/-326
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 513


oяιgιиαℓ ρяσfιℓє ® ║▌│█│║▌║││█║▌║▌||||||║


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #29 : Haziran 07, 2011, 07:39:10 ÖS »

     Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919′da Samsun’a geldi. Bir süre çalıştıktan sonra kentin postanesine gitti. Görevli bulunan PTT memuru o günü söyle anlatıyor:
Hava yağmurlu ve elektrikliydi. O zamanlar paratoner sistemi olmadığı için telleri toprağa vermiştim. Saat gece yarısına yaklaştığı bir anda kapıdaki nöbetçi koşa koşa geldi, bir haber verdi. Mustafa Kemal Paşa geliyor. O sırada, Mustafa Kemal Paşa tek odadan ibaret telgrafhaneye girdi. Ayağa kalktım.


— Buyurun Paşam.
— Derhal Havza ve Amasya ile görüşmem gerekiyor dedi.
— Hava elektrikli, telleri toprağa verdik, sizi görüştüremem!
— Bu, vatanın kurtuluşu ile ilgilidir. Muhakkak görüşeceğim, ya ölürüz, ya vatan kurtulur, dedi.
Ceketin cebinden ipek mendilini çıkarıp maniplenin üzerine koydu. Benim için telleri devreye sokmaktan başka yapacak bir şey kalmamıştı.
— Sen ölürsen ben de ölürüm dedi.
Elimi bırakması için söylediğim ısrarlı sözlere aldırmadı, elimi uzun süre bırakmadı. Önce Havza’yı aradım. Derhal cevap geldi. Nöbetçi memur, Kemal Paşa’nın adamlarının emir beklediklerini söyledi. Paşa şifreli bir not verdi, yazdım. Gelen şifreli cevaba elimi bırakmadan baktı. Bir kağıda çabucak şifreli bir şeyler yazdı. Havza’ya iletmemi söyledi. Amasya ile de istediği konuşmayı yaptı, sonra;
«Oh çok şükür, şimdi vatan kurtuldu.» dedi ve maiyetiyle gitti. Birden aptallaşmıştım. Oturduğum yerden kalkamadım. Mustafa Kemal Paşa hayatını ortaya koyan bir kişiydi. Fes kapmaya, mevki elde etmeye gelmiş biri olamazdı. O bir gerçek vatanseverdi, Atatürk’e hayranlığım yağmurlu bir gecede böyle başladı işte…
   
Kayıtlı

Her Hakkı Saklıdır ®
|l|lllll|lll||ll||lll
²¹°¹³²¹³ °¹²¹³¹³
Tutku
[██████████████████] 100%


Romantik [ Sadece Birine ]
[██████████████████] 100%


Sevmek [Ölümüne]
[██████████████
Sayfa: 1 [2] 3   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

MySQL Kullanıyor PHP Kullanıyor Powered by SMF 1.1.12 | SMF © 2006-2009, Simple Machines LLC XHTML 1.0 Uyumlu! CSS Uyumlu!