FIERRO
Er
Karma: +0/-0
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 0
|
|
« Yanıtla #150 : Temmuz 13, 2010, 04:42:14 ÖÖ » |
|
No te salves/Don't Save Yourself Mario Benedetti
Don’t remain immobile At the edge of the road Don’t freeze the joy Don’t love with reluctance Don’t save yourself now or ever Don’t save yourself Don’t fill with calm Don’t reserve in the world Only a secure place Don’t let your eyelids fall Heavily as judgments Don’t speak without lips Don’t sleep without sleepiness Don’t imagine yourself without blood Don’t judge yourself without time. But if in spite of everything You can’t help it, And you freeze the joy, And you love with reluctance, And you save yourself now, And you fill with calm And you reserve in the world Only a calm place, And you let fall your eyelids Heavily as judgments, And you speak without lips, And you sleep without sleepiness, And you imagine yourself without blood, And you judge yourself without time, And you remain immobile At the edge of the road, And you save yourself, Then… Don’t stay with me.
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
imperialis
|
|
« Yanıtla #151 : Ekim 22, 2010, 12:19:31 ÖS » |
|
'öldükten sonra dalmıştım mazinin ölgün sesine evinin önünden geçiyorken dün geçmiş zamanlara ağladım yine hülyamda yaşarken o güzel yüzün
neden bugün bu ev böylece ıssız nerde eski günler nerdesin ey kız sensiz gönlüm şimdi yalnız, yapyalnız derdini sararken bir eski hüzün.
gel bari hayali yakın gel sokul bu hasta gönülden bir teselli bul bak o da maziye ağlayan bir dul birbiri üstünden geçtikçe her gün.
niçin solmayan bir sarı güldün nasıl oldu bilmem ne çabuk öldün kara topraklarla sen mi örtüldün gözlerin gözümde yaşıyorken dün.
bir mezar mı sana son açılan yer sen gibi güzeller ölürse eğer inandım ki bazen yaşar ölüler eski sevgililer önünde bütün.
Nazım Hikmet
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
istiklal.
d9 iSTiKLAL
Er
Karma: +21/-18
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 18
|
|
« Yanıtla #152 : Ekim 22, 2010, 12:54:02 ÖS » |
|
UYAN
Baksana kim boynu bükük ağlayan?
Hakk-i hayâtın senin ey Müslüman!
Kurtar o biçâreyi Allah için.
Artık ölüm uykularından uyan!
Bunca zamandır uyudun, kanmadın;
Çekmediğin kalmadı, uslanmadın.
Çiğnediler yurdunu baştan başa,
Sen yine bir kerre kımıldanmadın.
Ninni değil dinlediğin velvele...
Kükreyerek akmada müstakbele
Bir ebedî sel ki zamandir adı;
Haydi katıl sen de o coşkun sele.
Karşı durulmaz cereyan sîneçâk...
Varsa duranlar olur elbet helâk.
Dalgaların anlamadan seyrini,
Göz göre girdâba nedir inhimâk?
Dehşet-i mâziyi getir yâdına;
Kimse yetişmez yarın imdâdına.
Merhametin yok diyelim nefsine;
Merhamet etmez misin evlâdına?
"Ben onu dünyaya getirdim..." diye,
Kalkışacaksın demek öldürmeye!
Sevk ediyormuş meğer insanları,
Hakk-ı übüvvet de bu câniliğe!
Doğru mudur ye’s ile olmak tebah?
Yok mu gelip gayrete bir intibah?
Beklediğin subh-ı kıyamet midir?
Gün batıyor sen arıyorsun sabah!
Gözleri mâziye bakan milletin,
Ömrü temâdisi olur nekbetin.
Karşına müstakbeli dikmiş Hudâ,
Görmeye, lakin daha yok niyyetin!
Ey koca Şark! Ey ebedî meskenet!
Sen de kımıldanmaya bir niyyet et.
Korkuyorum Garb'ın elinden yarın,
Kalmıyacak çekmediğin mel’anet.
Hakk-ı hayatın daha çiğnenmeden,
Kan dökerek almalısın merd isen.
Çünkü bugün ortada hak sahibi,
Bir kişidir: "Hakkımı vermem!" diyen.
5 Şubat 1330 (1915) m.akif ERSOY
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
imperialis
|
|
« Yanıtla #153 : Ekim 22, 2010, 01:09:50 ÖS » |
|
gözlerimde parıltısı bakır bir tasın, kulaklarım komşuların ayak sesinde.. varsın gene bir yudum su veren olmasın, başucumda biri bana "su yok" desin de..
kemalettin kamu
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
devrimci_28
Ziyaretçi
|
|
« Yanıtla #154 : Ekim 22, 2010, 01:10:33 ÖS » |
|
şiir değildir... «— Yaşasın, Türk Halkının bağımsızlığı!. Yaşasın, Marksizmin ve Leninizmin Yüce İdeolojisi!. Yaşasın, Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi, kahrolsun emperyalizm!..»
Sonra etrafına baktı ve artık başka birşey söylemeden masaya çıkmaya çalıştı. Ama, belli ki, yorgun ve heyecanlı idi. Masaya, sonrada iskemleye çıkmasına yardım edildi ve etleri zangır zangır titreyen iki cellât, ipi onun boynuna geçirdikten sonra, gerilediler. İskemleyi devirmesi bekleniyordu. Fakat, bir dakikaya yakın süre geçtiği halde, Deniz Gezmiş'in bu işe yeltenmediği görülünce, cellâtlardan biri, âniden iskemleyi bir bacağından tutarak çekiverdi. İşte o zaman, sessizliği yırtan bir gıcırtı ile boşluğa düşen Gezmiş'in ayaklarının ucu da «Küt!.» diye alttaki masaya çarpmış ve biraz sonra da, kasılarak sallanmaya başlamıştı.
On dakika kadar geçtikten sonra, Deniz Gezmiş'in halâ kıpırdaması, boyun kemiğinin kırılmamış olmasındandı. Boyunun uzun olması nedeniyle ayakları masaya çarpınca, bu kırılmayı önlemişti.
Bundan dolayı da, Deniz Gezmiş'in ölümü için tam 52 dakikanın geçmesi beklendi. Bu süre içinde zaman zaman yapılan doktor muayenelerinin sonuncusunda, Deniz'in ölmüş olduğu saptandı ve bu konuda hazırlanan bir rapor, orada bulunan doktor ve diğer ilgililerce imzalandı.
Bu arada, mahkûm sehpadan indirilmiş ve boynundaki yaftası da çıkarıldıktan sonra, cesedi kenardaki bir tabuta konulmuştu. Bir iki dakika sonra da tabut, içeride bir yere taşındı.
|
|
« Son Düzenleme: Ekim 22, 2010, 01:31:13 ÖS Gönderen: devrimci_28 »
|
Kayıtlı
|
|
|
|
istiklal.
d9 iSTiKLAL
Er
Karma: +21/-18
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 18
|
|
« Yanıtla #155 : Ekim 22, 2010, 01:11:46 ÖS » |
|
"- Allah'a dayanmak mı? Asırlarca dayandık!
Düşdükse bu hüsrâna, onun nârına yandık!
Yetmez mi çocukluktaki efsâneye hürmet?
Dersen ki: Ufuklarda bir aydınlık uyansın;
Mâzîyi ateş vermeli, baştan başa yansın!
Şaşkınlık olur köhne telâkkîleri ihyâ;
Şeydâ-yı terakkî, koşuyor, baksana dünyâ.
Elverdi masal dinlediğim bunca zamandır;
Ben kanmıyorum, git de sen aptalları kandır!"
- Allah'a değil, taptığın evhâma dayandın;
Yandınsa eğer, hakk-ı sarîhindi ki yandın...
Meflûc ederek azmini bir felc-i irâdî,
Yattın, kötürümler gibi, yattın mütemâdî!
Mâdem ki didinmez, edemez, uğraşamazsın;
İksîr-i bekâ içsen, emîn ol, yaşamazsın.
Mevcûd ise bir hakk-ı hayat ortada, şâyed,
Mutlak değil elbette, vazîfeyle mukayyed.
Takyîd-i İlâhî ki: Bilâ-kayd ona münkâd,
Kalbinde cihanlar darabân eyliyen eb'âd.
Lâ-kayd olamazdın, biraz insâfın olaydı,
Duydukça bütün sîne-i hilkatten o kaydı.
"Allah'a dayandım!" diye sen çıkma yataktan...
Ma'nâ yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nâdan!
Ecdâdını, zannetme, asırlarca uyurdu;
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıt'ada, yer yer, kanayan izleri şâhid:
Dinlenmedi birgün o büyük nesl-i mücâhid.
Âlemde "tevekkül" demek olsaydı "atâlet';
Mîrâs-ı diyânetle yaşar mıydı bu millet?
Çoktan kürenin meş'al-i tevhîdi sönerdi;
Kur'an duramaz, nezd-i İlâhîye dönerdi.
"Dünya koşuyor" söz mü? Berâber koşacaktın;
Heyhât, bütün azmi sen arkanda bıraktın!
Mâdem ki uyandın o medîd uykularından,
Bir parçacık olsun, hadi, hiç yoksa, kımıldan.
Ensendekiler "leş" diye çiğner seni sonra;
Ba'sin de kalır ta gelecek nefha-i Sûr'a!
Çiğner ya, tabî'î, ne düşünsün de bıraksın?
Bir parça kımıldan, diyorum, mahvolacaksın!
Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz;
Davranmıyacak kimse bu meydana atılmaz.
Müstakbeli bul, sen de koşanlarla bir ol da.
Maziyi, fakat yıkmaya kalkma bu yolda.
Ahlâfa döner; korkarım, eslâfa hücumu:
Mâzîsi yıkık milletin âtîsi olur mu?
Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabâha:
Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vâha!
İstanbul, 13 Teşrinisina 1335 (1919)
m.akif.ERSOY
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
Emekli Tufek
Er
Karma: +135/-126
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 5
|
|
« Yanıtla #156 : Ekim 22, 2010, 01:36:12 ÖS » |
|
şiir değildir... «— Yaşasın, Türk Halkının bağımsızlığı!. Yaşasın, Marksizmin ve Leninizmin Yüce İdeolojisi!. Yaşasın, Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi, kahrolsun emperyalizm!..»
Sonra etrafına baktı ve artık başka birşey söylemeden masaya çıkmaya çalıştı. Ama, belli ki, yorgun ve heyecanlı idi. Masaya, sonrada iskemleye çıkmasına yardım edildi ve etleri zangır zangır titreyen iki cellât, ipi onun boynuna geçirdikten sonra, gerilediler. İskemleyi devirmesi bekleniyordu. Fakat, bir dakikaya yakın süre geçtiği halde, Deniz Gezmiş'in bu işe yeltenmediği görülünce, cellâtlardan biri, âniden iskemleyi bir bacağından tutarak çekiverdi. İşte o zaman, sessizliği yırtan bir gıcırtı ile boşluğa düşen Gezmiş'in ayaklarının ucu da «Küt!.» diye alttaki masaya çarpmış ve biraz sonra da, kasılarak sallanmaya başlamıştı.
On dakika kadar geçtikten sonra, Deniz Gezmiş'in halâ kıpırdaması, boyun kemiğinin kırılmamış olmasındandı. Boyunun uzun olması nedeniyle ayakları masaya çarpınca, bu kırılmayı önlemişti.
Bundan dolayı da, Deniz Gezmiş'in ölümü için tam 52 dakikanın geçmesi beklendi. Bu süre içinde zaman zaman yapılan doktor muayenelerinin sonuncusunda, Deniz'in ölmüş olduğu saptandı ve bu konuda hazırlanan bir rapor, orada bulunan doktor ve diğer ilgililerce imzalandı.
Bu arada, mahkûm sehpadan indirilmiş ve boynundaki yaftası da çıkarıldıktan sonra, cesedi kenardaki bir tabuta konulmuştu. Bir iki dakika sonra da tabut, içeride bir yere taşındı.
Olay TAM bu anlatildigi sekilde degildi ama, Yine de GERCEKLERI YANSITIYOR.... Paylasim icin tesekkurler....
|
|
|
Kayıtlı
|
ESKI TUFEK diyor ki; KRAL CIPLAK..! Zira; O meshur hikayedeki cocuk gibi, benim Kraldan bir beklentim yok. Kraldan beklentisi olanlara; UGUR'LAR OLA.
|
|
|
devrimci_28
Ziyaretçi
|
|
« Yanıtla #157 : Ekim 22, 2010, 02:01:10 ÖS » |
|
Olay TAM bu anlatildigi sekilde degildi ama, Yine de GERCEKLERI YANSITIYOR.... Paylasim icin tesekkurler.... o anlar ben yoktum... ben yazılanlarla bılıyorum... sen varsındır o zamanlar buyuksun... olanları gazetelerden an ve an takıp etmişsindir.. mesaj olarak anlatta bızde ogrenelım arkadaşların konusu dagılmasın...
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
Emekli Tufek
Er
Karma: +135/-126
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 5
|
|
« Yanıtla #158 : Ekim 24, 2010, 01:15:57 ÖÖ » |
|
o anlar ben yoktum... ben yazılanlarla bılıyorum... sen varsındır o zamanlar buyuksun... olanları gazetelerden an ve an takıp etmişsindir.. mesaj olarak anlatta bızde ogrenelım arkadaşların konusu dagılmasın...
Bu baslikta cok guzel siirler var. Konu dagilmasin...
|
|
|
Kayıtlı
|
ESKI TUFEK diyor ki; KRAL CIPLAK..! Zira; O meshur hikayedeki cocuk gibi, benim Kraldan bir beklentim yok. Kraldan beklentisi olanlara; UGUR'LAR OLA.
|
|
|
imperialis
|
|
« Yanıtla #159 : Ekim 24, 2010, 02:48:54 ÖS » |
|
durakta üç kişi adam, kadın ve çocuk
adamın elleri ceplerinde kadın çocuğun elini tutmuş
adam hüzünlü hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü
kadın güzel güzel anılar gibi güzel
çocuk güzel anılar gibi hüzünlü hüzünlü şarkılar gibi güzel
cemalettin seber
|
|
« Son Düzenleme: Ekim 24, 2010, 04:13:14 ÖS Gönderen: imperialis »
|
Kayıtlı
|
|
|
|
F.S.M.
Ziyaretçi
|
|
« Yanıtla #160 : Ekim 27, 2010, 05:39:38 ÖÖ » |
|
No te salves/Don't Save Yourself Mario Benedetti
Don’t remain immobile At the edge of the road Don’t freeze the joy Don’t love with reluctance Don’t save yourself now or ever Don’t save yourself Don’t fill with calm Don’t reserve in the world Only a secure place Don’t let your eyelids fall Heavily as judgments Don’t speak without lips Don’t sleep without sleepiness Don’t imagine yourself without blood Don’t judge yourself without time. But if in spite of everything You can’t help it, And you freeze the joy, And you love with reluctance, And you save yourself now, And you fill with calm And you reserve in the world Only a calm place, And you let fall your eyelids Heavily as judgments, And you speak without lips, And you sleep without sleepiness, And you imagine yourself without blood, And you judge yourself without time, And you remain immobile At the edge of the road, And you save yourself, Then… Don’t stay with me.
KURTARMA KENDİNİ Mario Benedetti (1920- ) – Uruguay
Kendini kurtarma, Kımıldanmadan durma Kenarında yolun, Sevinçle donma, İsteksizlikle sevme, Kurtarma kendini şimdi Ya da hiç, Kendini kurtarma, Sükunetle dolma, Yer ayırma tümünde dünyanın Sakin bir yerde yalnız, Düşürme kapaklarını Duruşmalar gibi ağır, Dudaklarsız konuşma, Uykusuz uyuyakalma, Sanma kendini kansız, Yargılama kendini zamansız.
Fakat gene herşeye rağmen Ondan kaçınamazsın Ve sevinçle donarsın, Ve isteksizlikle seversin Ve şimdi kendini kurtarırsın, Ve sükunetle dolusun, Ve tümünde yer ayırırsın dünyanın Sakin bir yer diye yalnız, Ve bırakırsın düşsün kapakların, Duruşmalar kadar ağır, Ve dudaklarsız konuşursun, Ve uykusuz uyuklarsın, Ve kendini kansız sanarsın, Ve kendini zamansız yargılarsın, Ve kımıldamazsın Kenarında yolun, O halde Benimle kalamazsın.
Çeviren: Vehbi Taşar
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
0guzh@n
gravelot
Yüzbaşı
Karma: +486/-545
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 498
|
|
« Yanıtla #161 : Kasım 14, 2010, 08:18:44 ÖÖ » |
|
SEN İSTANBUL KOKARDIN
Martıların gözlerinden dinledim İstanbul’un boğazı yanmış dün gece Yıldızlar şahitlik etmiş, güya suçlu benmişim Oysa can, yemin olsun yanağımdan süzülen denize Ben bu şehre yüreğimi içirmedim..
Göklerden hicran yağdı, İstanbul’lu bir geceydi Yere düşen her damlanın yüreğinde sen vardın İsmin dudaklarımda idamlık bilmeceydi Yalansa kahrolayım, sen İstanbul kokardın
Sevda dediğin gülüm bir busedir dudağımda Bıçak gibi, yasak gibi, kan gibi… Utanır, intihar ederdi ölüm, Hayata rest çekip ağladığımda, Korkak gibi, tutsak gibi, yaşanmamış an gibi… Ben lal olmuş bülbülüm, sen deli gülsün bağımda Toprak gibi, yaprak gibi, candan özge can gibi Kuş uçmaz kervan geçmez dağımda, Kah aşkı yağan kar tanesi Kah Leyla tüten rüzgardın Zambak gibi leylak gibi, Sigaramda duman gibi Sevdiceğim, sen İstanbul kokardın
Dayadım ondörtlüyü İstanbul’un şakağına İstediğim gül içmekti gözlerinden bir yudum Seni sordum gündüzlerce bu şehrin her sokağına Söylemedi, inat ettim gece seni uyudum
Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim Ayla toprak şahittir, şahittir denizle gece Sensizken, İstanbul’da bir kez olsun gülmedim Yıllar kapımı çaldı, ellerinde vur emri Yokluğun var sen yoktun, ölüm geldi ölmedim Ağladım yüreğimde sen, sende divane İstanbul Aşkından hatıra dedim göz yaşımı silmedim Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim Belki de can ben bu şehri güller için çok sevdim
Gözlerimden dökülen yaş denizi ıslatıyor Sevda kilim, hasret nakış, gönül derdi dokuyor Çatlayası deli yürek ‘sen sen’ diye atıyor Oy gece gözlüm oy, İstanbul seni kokuyor
Serdar TUNCER
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
F.S.M.
Ziyaretçi
|
|
« Yanıtla #162 : Kasım 14, 2010, 08:27:18 ÖÖ » |
|
Bir istanbul aşıgı olarak sevgiliye ve memlekete yazılmış güzel bir şiir paylaşım için Teşekkürler
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
|
carlsberg
Ziyaretçi
|
|
« Yanıtla #164 : Kasım 16, 2010, 10:46:16 ÖS » |
|
Giderim artık seninle duramam bu akşam çıkar giderim hesabım kalsın mahşere elimi yıkar giderim
sen zahmet etme yerinden gürültü yapmam derinden parmaklarımın üzerinden su gibi akar giderim
artık sürersin bir sefa ne cismim kaldı ne sefa şikayet etmem bu defa dişimi sıkar giderim
bozarmı sandın acılar belaya atlar giderim kurşun gibi mavzer gibi dağ gibi patlar giderim
kaybetsem bile her şeyi bu aşkı yırtar giderim sinsice olmaz gidişim kapıyı çarpar giderim
sana yazdıgım şarkıyı sazımdan söker giderim ben ağlayamam bilirsin yüzümü döker giderim
köpeklerimden kuşumdan yavrumdan cayar giderim senden aldıgım ne varsa yerine koyar giderim
ezdirmem sana kendimi gövdemi yakar giderim beddua etmem üzülme kafama sıkar giderim
Ahmet Kaya
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
|