Imperia Online Turkey  
Nisan 19, 2024, 01:20:05 ÖS *
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.
E-posta adresinize aktivasyon iletisi gelmediyse lütfen buraya tıklayın.

Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz
 
   Ana Sayfa   Yardım Ara Giriş Yap Kayıt  
Sayfa: 1 ... 4 5 [6] 7 8 ... 16   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sevdiğiniz şiirler...  (Okunma Sayısı 79209 defa)
0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
imperialis
███Ų΅ĝ΅ų΅®███
Albay
******

Karma: +1019/-879
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1143

Bi numara yokmuş ki 1 numaranızda


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #75 : Nisan 07, 2010, 08:03:28 ÖÖ »

abi sen yeni başlık açıp bunları oraya eklesen ne güzel olur.
Kayıtlı

Buny@S
Ziyaretçi
« Yanıtla #76 : Nisan 21, 2010, 04:34:04 ÖÖ »

Bahar Gelme Üstüme
 
Bahar, yalvarırım çek git işine! ..
Salma üstüme çiçeklerini aklımı çelme! ..
Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra
güneşle oynaşıp tütsülenmis¸ gibi buğulanıyor.
Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü
böcek...
Yapma bunu bana bahar,
Böyle üstüme gelme...!

Zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı...
Çoktan cemreler düşmüs¸ beynime, yüreğime...
Kalbimin buzları erimis¸
Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum
nicedir...
Bir de sen çıldırtma beni...
Krizdeyim ben... tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
Al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.
Meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar
beni...
Bulutların üşüşmesin başıma...
Girme kanıma benim...
yoldan çıkarma...!

Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,
afrodizyakların en etkilisi,
Sevdanın suç ortağısın.
Kıyma bana...!
Biliyorum çünkü, yine kandırıp yesillendireceksin aşka; gövdemi
azdırıp sonra birden çekip gideceksin.
Tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, beni bir
kuraklığın ortasında terk edeceksin...
O iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...
Ne o delişmen sabahlar kalacak, ne günaha çağıran çapkın eteklerin
uçuştuğu günbatımları...

Tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...
Buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında...
Yeşerttiğin çiçekler, yürekler solacak; damar damar çatlayacak
ruhumuz...
Hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim
viraneye...
Her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...
Ebedi bahar, bir başka bahara kalacak.

İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...
Iş¸ açma başıma...
Git işine!
Yoldan çıkarma beni! ..
 
Can Dündar
Kayıtlı
0guzh@n
gravelot
Yüzbaşı
****

Karma: +486/-545
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 498



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #77 : Nisan 21, 2010, 04:35:27 ÖÖ »

abi sen yeni başlık açıp bunları oraya eklesen ne güzel olur.
*bravo* *ok*
şiirden nefret etmeme az kaldı  *xxx* *WALL* *suicide*
Kayıtlı

arwen
Global Moderator
*

Karma: +612/-77
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 468


ben mevlana değilim önce adam ol sonra gel


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #78 : Nisan 21, 2010, 08:54:32 ÖÖ »

o zaman burayı okuma oğuzhan olmazmı Smiley
Kayıtlı

İyi yaşlısı olmayan yerde iyi genç olmaz
0guzh@n
gravelot
Yüzbaşı
****

Karma: +486/-545
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 498



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #79 : Nisan 21, 2010, 09:43:37 ÖÖ »

o zaman burayı okuma oğuzhan olmazmı Smiley
nereyi okuyacağımı yada okumayacağımı karar verebiliyorum Wink
zahmet edip,düşünmüşsün beni teşekkürler *rose*
Kayıtlı

esra1986
MELEZ KRALİÇE
Er
*

Karma: +35/-9
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 8



Üyelik Bilgileri Site
« Yanıtla #80 : Nisan 21, 2010, 10:19:56 ÖÖ »

Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?

Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?

 

Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?

Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?

 

 

Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?

Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?

Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?

Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.

Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?

Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?

Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?

Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?

Hangi cama kafa atsam?

Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?

Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?

 

Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.

Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.

Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?

Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?

Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?

Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?

Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?

Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?

Hiç sanmam! ...

Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .

Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.

Hangi mübarek dua,

Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?

Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?

Olur mu be! . olur mu?

Bu da benim gibi adama yapılır mı?

Aşk dediğin mendil mi?

Buruşturup bir kenara atılır mı?

VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?

 

Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?

Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?

Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?

Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?

Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?

Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?

Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?

Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?

 

Dağ gibi adamı eze eze! .....

Hangi anası tipli parlak çömeze,

Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?

Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?

Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?

Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?

Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?

Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?

Ve! .. Hangi su bağışlatır?

Hangi musalla temizler seni?

 

Bu Nasıl Ayrılık?...


YUSUF HAYALOĞLU - HANGİ AYRILIK
Kayıtlı

esra1986
MELEZ KRALİÇE
Er
*

Karma: +35/-9
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 8



Üyelik Bilgileri Site
« Yanıtla #81 : Nisan 21, 2010, 10:45:35 ÖÖ »

                                 GÖKKUŞAĞI VE SEN
Gökkuşağı gibi gülümse

Aşkınn bir adı hüzünse, öbür adı mutluluktur.
Yarısı zorluksa, diğer yarısı rahat bir soluktur.

Bir gün yüreğin kanadığında, biri ağlar ise “O” gerçek dostundur.
Dostlarınla öyle yaşa ki düşman olduğunda hakkında söyleyecek sözleri olmasın.
Düşmanlarınla öyle yaşa ki dost olduğunda yüzün kızarmasın.

Kucaklamaya kollarının yetmeyeceði bir ağaç, bir tohumla başlar.
En uzun yolculuklar bir adımla başlar.
Gerçek sevgiler ise küçük bir tebessümle başlar.

Değer verdiğin insan sana değer vermiyorsa, bırak kendi değeriyle kalsın.

Lüzumsuz şeylerin peşinden koşan, lüzumlu şeyleri kaçırır.

Gülü öyle bir sevmelisin ki, soranlara “dikeni yok” diyebilmelisin.

Dal rüzgarı affetmiştir, ama kırılmıştır bir kere.

Insanları çılgına çeviren şey; bugünün deneyimi değil, dün olan bir şey için pişmanlık duymak ve yarının getireceklerinden korku duymaktır.

Geldiğin zaman boşlukları dolduran değil, gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol.

Dostlar ırmak gibidir:
Kimi zaman suyu az, kimileyin çok...
Kiminde ellerin ıslanır yalnızca, kiminde ruhun yıkanır boydan boya.

Hayatın en güzel anı her şeyden vazgeçtiğiniz zaman sizi hayata bağlayan biri olduğunu düşündüğünüz andır.

Karamsar olmak zor değil.
Zor olan çılgın bir fırtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir.
Kayıtlı

Buny@S
Ziyaretçi
« Yanıtla #82 : Nisan 22, 2010, 12:23:39 ÖÖ »

İstanbul'u Dinliyorum
 
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhanelerıyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geciyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
 
Orhan Veli Kanık
Kayıtlı
Buny@S
Ziyaretçi
« Yanıtla #83 : Nisan 22, 2010, 03:44:44 ÖS »

Ah Ulan Rıza
 
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.

Cebimde bir lira desen yok,
Madara olduk meyhaneye!
Ah eşşek kafam benim,
Nasıl da güvendim bu hergeleye!

Gelse, balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
Enteresan hayâllere dalacaktık.

Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük.
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.

Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti.
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?

Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza'nın bacağını.

Abi, kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza'yı boğacak!

Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
Ben olsam, vallahi baş edemem!..
Hele beş tane velet var ki boy-boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!

Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!

Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!

Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.

Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık.
Fener'in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık!..

Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu!..

Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim.
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim.

Neyse, bunlar derin mevzu...
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek!..

Gittim, vurup kafayı yattım;
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini!..

Vay be Rıza!..
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur, kızma bu kardeşine!

Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!

Ah dostum... o kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?

Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
Yani bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?

Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?

Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık...
Totoyu bulunca dükkân açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.

Talih yüzümüze gülecekti be!..
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!

Ah ulan Rıza... bu mahallenin,
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kıral arkadaşımdın!..

Ah ulan Rıza... ben şimdi,
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim!..
 
Yusuf Hayaloğlu


Arkadaş Dökümü
 
Evvela dişlerimiz döküldü
Sonra saçlarımız
Arkasından birer birer arkadaşlarımız
Şu canım dünyanın orta yerinde
Yalnız başına yapayalnız
Kırılmış kolumuz, kanadımız
Tatlı canımızdan usanmışız

Bir şüphedir sarmış yüreğimizi
Ya kendini aldatıyor demişiz ya bizi
Bir şüphedir demir atmış ciğerimize
Pamuk ipliği ile bağlamışlar bizi
Düğüm üstüne düğüm şöyle dursun
Bir çalım bir kurum hepimizde
Nereden inceyse oradan kopsun

Bu canım dünyanın orta yerinde
Hayvanlar kadar bağlanamamışız birbirimize
Yalan mı? gözünü sevdiğim karıncalar
İşte: hamsiler sürü sürü
Arılar bölük bölük geçer
Leylekler tabur tabur

Ya bizler? eşrefi mahlukat!..
Boğazımıza kadar kendi mundar karanlığımıza gömülmüşüz

Bizler bölük bölük, bizler tabur tabur
Bizler sürü sepet
Yalnız birbirimizi öldürmüşüz.
 
Bedri Rahmi Eyüboğlu
« Son Düzenleme: Nisan 22, 2010, 04:01:44 ÖS Gönderen: Buny@S » Kayıtlı
Buny@S
Ziyaretçi
« Yanıtla #84 : Nisan 23, 2010, 03:01:24 ÖÖ »

Adın Bahardı
 
Kente yanlızlık gelirdi sen uyuyunca
Yüzümde mevsim değişirdi uyandığında
Bilmezdin gizliden seni sevdiğimi
Aşkın içimde solardı adın bahardı

Eteğini koştururdun sokağımızda
Sokak sus pus olur sana bakardı
Bilmezdin gizliden izlediğimi
Gözlerim gözlerinden korkardı
Hatırlıyorum adın bahardı

Sokakta bir bayramdı durakta bekleyişin
Sanki sonsuz bir ayrılıktı okula gidişin
Bilmezdin her sabah seni yolcu ettiğimi
Yüreğim yol boyu ardından ağlardı
Hatırlıyorum adın bahardı
 
Yılmaz Erdoğan

Ölümden Sonrası
 
Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü
Nasıl hatırlamasın o türküyü,
Gök parcası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
Akarsuda aks'imizden eser yok.
 
Cahit Sıtkı Tarancı

Ölüm I
 
Sözünde durmadı mavi gökler;
Gün kararıyor gitgide ölüm.
Akşam yeli nedameti söyler;
Nedamet yer etti bende ölüm.

Ne yapsam, gün doğmuyor gönlümce;
Sudur akar kendi bildiğince,
Hangi pencereye koşsam gece;
Gitmiyor bu can bu tende ölüm.

Ne vefasız geçmişten hayır var,
Ne gelecekler imdada koşar,
Çoktandır tekneyi aldı sular;
Çoktandır ümitler sende ölüm.
 
Cahit Sıtkı Tarancı
« Son Düzenleme: Nisan 23, 2010, 06:04:35 ÖÖ Gönderen: Buny@S » Kayıtlı
Buny@S
Ziyaretçi
« Yanıtla #85 : Nisan 23, 2010, 09:56:03 ÖS »

 
Hadi GİT

Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

Git de, şen şakrak geçen günlerine gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

Git ki, siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki, gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.

Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar,
Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

Hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

Kahrımın nedenini söylesem, irkilirler;
Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

Sanma ki, fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez,
Sanma ki, hüsranını görmeye ömrüm yetmez.

Her darbene tahammül edecektir bedenim,
Gururum mani olur perişanlığıma benim.

Yari Ferhat olmayanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
Kim bilir, şerefinden kaç kadeh içecekler!

Madem ki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

Ne vedaya gerek var ne de mektuba hacet,
Git de, Allah aşkına bir selama muhtaç et!

Güllere de aşk olsun, gene sen kokacaksan!
Fallara da aşk olsun, aşkolsun gene sen çıkacaksan!

Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm!
Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

Korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum;
Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!

Git, iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, Katilim olmadan git.
 Cemal SAFİ



http://www.izlesene.com/video/muzik-cemal-safi-git/1209516
http://www.dailymotion.com/video/xblkwn_candan-ercetyn-gyt_music
« Son Düzenleme: Nisan 24, 2010, 02:06:18 ÖÖ Gönderen: Buny@S » Kayıtlı
Buny@S
Ziyaretçi
« Yanıtla #86 : Mayıs 04, 2010, 01:13:22 ÖÖ »

Asi Bir Küheylan

Aşiret çocuğuyam adım küheylan
Kızılca kıyamet yaylasında doğmuşam
Koyaklarda kartal uçurmuşam, kurt kovalamışam, adam
Vurmuşam
Onursuz yaşanmaz demişem
Rezil rüsva etmemişem kendimi böceklere
Yavri yavri
Bu yüzden dik bakaram adamın yüzüne
Bu yüzden böyle hoyrat kalmışam
Asi bir küheylanam
Anam rüzgar, babam gurbet
Bin yıldır bu koğuştayam
Diz çöktürmez beni hasret
Seni sevmişem
Bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi
Seni sevmişem
Gururlu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi
Ben sazımı kılçadırların boynuna asıpta öyle gelmişem
Buraya
Yavri yavri
Ölürsem iradi ölürem
Harlanmış bir kılıca alnımla dokunur gibi
Asi bir küheylanam
Gözlerini benden ayırma
Kırılıp düşerem sonra kimse bakmaz yarama
Bana ne getirmişen cico
Karda çürümüş sümbül soğanlarımı
Yoksa tozkaldıran taylarımı
Dargeçitlerdemi kanatmışan
O göçebe sevdamızın yamacına
Şimdi kimler konmada söyle
Yavri yavri
Söyle kınalı kuzun nerde
Onu hangi soysuzun sürüsüne katmışan
Asi bir küheylanam
Mahmut vurma döşüme
Delerem bu duvarları delerem
Jandarma kavuşmaz peşime
Benki dipsiz uçurum boylarında
Paramparça olmuş ölmemişem
Benki huysuz nehir yataklarında
Yaralarımı çamurla sıvamışam
Nasıl sığaram düşündünmü
Şu altı adımlık tosbağa voltasına şimdi
Yavri yavri
Dağları çıldırtan öykümü
Ben bu demirlere dişlerimle yazmışam
Asi bir küheylanam
El süremezler yeleme
Bırak yırtılayım bırak, gem vurma benim dilime
Hüznün duvarlarında
Sıvası dökülmüş bir yer vardır bilirmisen yavri
Bilirmisen çiçekler çentik çentiksolar
Bu gevur ölüsü akşamlarda
Bırak gözyaşlarımın açtığı çukurlar öylece betonda kalsın
Donansın peşime bi metelik etmez bu sırtlan
Adımları.donansın
Yavri yavri
Şapkam namusumdur
Koma buralarda koma
Tespihim dağılmasın
Asi bir küheylanam
Kesmez beni bu acılar
Beni vursada bu puştlar
Ancak sırtımdan vururlar


Yusuf Hayaloğlu


http://www.dinliyoz.com/11718/yusuf-hayaloglu-asi-bir-kuheylan-indir-dinle.html
Kayıtlı
Gazik
Teğmen
***

Karma: +36/-72
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 202


Gazik'e sefer olur, Zafer olmaz..


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #87 : Mayıs 04, 2010, 07:49:38 ÖÖ »


DOKUNMA YANARSIN

Çocukluğum çıraklıkta geçti Kir-pas içinde.
Gençliğim korsan yürüyüşlerde mitinglerde.
Hapse erken düştüm, Copla erken tanıştım
Küçük voltalardan bıktım usandım!

Şimdi uçsuz bucaksız ovalarda, Adımlarımı saymadan
Geriye dönüp bakmadan, Usanmadan bıkmadan
Deli taylar gibi koşmak istiyorum!
Ve görüyorsun ki;
Aşkı beceremiyorum...
Beni kendi halime bırak yavrucuğum,
Ben yolumu nasıl olsa bulurum..

Upuzun çayırlarda
Yalınayak koşmak istiyorum.
Saçlarım rüzgâra konuk
Yüzüm dağlara dönük...
Göğsümün çeperini
Ölümle sınayan esaret
Ve yüreğimi yararcasına zorlayan cesaret;
Kıyasıya vuruşsun istiyorum!
Koşmak... koşmak istiyorum sevgilim
Dönemezsem affet...

Firari gecelerin azmanı olmuşum
Bütün istasyonlarda afişim durur.
Beni bir çocuk bile bulur...
Dokunma bana çıldırırsın!
Dokunma bana ellerin tutuşur!
Koşmak istiyorum;
Eksozların molozların
Yağmaların kıyısından.
Onca insafsızlıkların
Onca haksızlıkların
Manzarasızlıkların parasızlıkların
Allahsızlıkların kıyısından...
Kimseye ve hiçbir şeye değmeden
Ciğerlerimi yok edercesine koşmak istiyorum!

Koşmak istiyorum;
Şiirimin ve yumruğumun namusuyla...
Kavgaya karışmadan tutuklanmadan
Ve küfür etmeden
Kafamı kırarcasına koşmak istiyorum!.

Avucunu son bir defa
Ağlamadan tutmak istiyorum;
Gözlerim yüzüne küskün
Sazım sevgine suskun...
Saati ayrılığa kurmuşum
Olmaz teslimiyet!
Ziyan aklımı senle bozmuşum
İçerim felâket!.
Kurşunlara geleyim istiyorum
Ölmek... ölmek istiyorum sevgilim
Sağ kalırsam affet!..


Firari acıların uzmanı olmuşum
Bütün telsizlerde adım okunur;
Beni bir korkak bile vurur...
Dokunma bana fişlenirsin!.
Dokunma bana sen de yanarsın!..
Kayıtlı

İçimdeki fırtına kör kurşunla diner mi?
Kavgalar kansız biter mi?
Bir mavzer çığlığında seni aramak var ya
Bu hep böyle böyle gider mi?...
Buny@S
Ziyaretçi
« Yanıtla #88 : Mayıs 04, 2010, 11:06:17 ÖÖ »

Gülüşün
 
Gülüşünde bir mana var,
Saklayamazsın.
Sarılışında ne düşler,
Ne düşükler,
Sakınamazsın.

Aynı yolları,
Kimsesiz mekanları,
Birlikte özleme hasreti...
Yalnızlığımın dert ortağı gastrit...

Gülüşünde bir mana var,
Saklayamazsın.

Bütün iç savaşlarda,
Rehin alındı bu yürek
Kandıramazsın.

Hangi çekilişin
Büyük ikramiyesi bu,
En uzak sevişmelerin
Yeni yetme utancı.
Lakin aşk,
Biraz da utanmaktır yaşamaktan,
Sakınamazsın...
Yeni yetmelik işine gelince:
O zaten hepimizin gizli öznesi
Türkçede var.
Bazı dillerde yok.

Gülüşünde bir mana var,
Saklayamazsın.
Kime niyet kime felaket bu aşk,
Anlayamazsın.

Ödümüz patlıyor acı çekmekten
Oysa;
Biraz da acıdır,
Aşkın mayası.
Kaçınamazsın.

Gülüşündeki manayı saklayamazsın.
Tutunacak yerimiz yok,
Resmi tutanaklarda.

Gülüşünde bin yıllık hasret var,
Saklayamazsın.
Bu yazık karşılaşmanın
Alnımıza çakılıyor anafikri:

Aşka cesaretimiz yoksa
Başka zaman görüşürüz
 
Yılmaz Erdoğan
Kayıtlı
Buny@S
Ziyaretçi
« Yanıtla #89 : Mayıs 05, 2010, 11:05:06 ÖS »


Ah Ölüm
 
Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler

Kiminin başında biter ağaçlar
Kiminin başında sararır otlar
Kimi masum kimi güzel yiğitler
Ne söylerler ne bir haber verirler

Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin duadan unutman bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler

Yunus derki gör taktirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler
 
Yunus Emre
Kayıtlı
Sayfa: 1 ... 4 5 [6] 7 8 ... 16   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

MySQL Kullanıyor PHP Kullanıyor Powered by SMF 1.1.12 | SMF © 2006-2009, Simple Machines LLC XHTML 1.0 Uyumlu! CSS Uyumlu!