Imperia Online Turkey  
Nisan 27, 2024, 05:29:14 ÖÖ *
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.
E-posta adresinize aktivasyon iletisi gelmediyse lütfen buraya tıklayın.

Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz
 
   Ana Sayfa   Yardım Ara Giriş Yap Kayıt  
Sayfa: 1 ... 11 12 [13] 14 15 16   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sevdiğiniz şiirler...  (Okunma Sayısı 79313 defa)
0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.
Edessa
Buny@S
Global Moderator
*

Karma: +185/-50
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 707


Can evimden baktım sana İstanbul!


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #180 : Nisan 27, 2011, 04:44:19 ÖS »


Anlatamamaktan doğuyor çünkü şiir.
Anlatamadıkça canı acıyor şairin.
Canı acıdıkça şiir geliyor.
Acınız dinmesin efendim.
Ve anlatamayasınız.
Çünkü en iyi o zaman anlatırsınız.

Nazan Bekiroğlu
Kayıtlı

"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
Edessa
Buny@S
Global Moderator
*

Karma: +185/-50
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 707


Can evimden baktım sana İstanbul!


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #181 : Mayıs 09, 2011, 02:48:56 ÖÖ »

HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM

Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

 AHMED ARİF




SEVDAN BENİ

Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...

 AHMED ARİF



AY KARANLIK

Maviye/Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine/Rüzgarda asi,
Körsem/Senden gayrısına yoksam
Bozuksam/Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...
İtten aç/Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille/Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş
Etme gel,
Ay karanlık...

 AHMED ARİF


http://www.youtube.com/watch?v=BvkNL5_6z-4

http://www.youtube.com/watch?v=5-mlyDK8kxs&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=bB5Tp1cvaDs&feature=related

Uyutmadı Ahmet Arif



Kayıtlı

"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
Edessa
Buny@S
Global Moderator
*

Karma: +185/-50
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 707


Can evimden baktım sana İstanbul!


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #182 : Mayıs 14, 2011, 12:55:58 ÖÖ »

Dün Canım olan

Yarın, Düşmanım olmaz benim

Yaşananların hatırı hep saklı kalır,

Hatırları hep sorulur selamları hep alınır…



Sildiklerim vardır bir de,

onlar yanlışlarım ve pişmanlıklarımdır

Adları anılmaz, hatırları sorulmaz,

Sadece beddualarımdır



Vicdanla birlikte

Şeref ararım ben sevdiklerimde.

Her zaman doğru değildir elbet seçimlerim

Zaman gelir şerefsizleri de severim



Her yerde gözüm kulağım vardır benim

“Eksik söylemek yalan söylemek değildir” mantığındaki “Çok Dürüstler”?

Beni değil, kendilerini kandırırlar yalnızca

Bilmezden gelişlerim, aptala yatışlarım

Kaybetme korkumdan değil,

Karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır…



İnkar olmaz benim hayatımda

Yaşananı, “yaşanmamış” saymam

Sayanları da SAYMAM

kelimelere sığmaz,

Sayfalar sürer beni anlatmak,

Ama ne kadar anlatılırsa anlatılsın

Yaşayan bilir beni, yaşamayan anlamaz



Ağırdır sevmelerim her yürek taşıyamaz,

Büyüktür umutlarım her omuz kaldıramaz

Can Dündar

Kayıtlı

"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
kartosman
Er
*

Karma: +31/-13
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 0


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #183 : Mayıs 15, 2011, 03:24:17 ÖS »

GÜLLER ARASINDA BİR DİKEN
KIRIK BİR MASADA İÇKİ İÇEN
ESRARI CEKİP KENDİNDEN GECEN
BİR SERSERİ GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA
  ******
SAHİLE OTURMUŞ DENİZE BAKAN
YAKASIZ GÖMLEGE KRAVAT TAKAN
ARKADAŞINI DEGİLDE KENDİNİ YAKAN
BİR DELİKANLI GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA
  ******
OLUR OLMAZ İŞLERE KAFAYI TAKAN
KAHPE İNSANLARA KIZIP YAŞAMDAN BIKAN
DALIPTA SİGARAYI TERSİNDEN YAKAN
BİR YAKIŞIKLI GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA
***************************** *rose* *rose* *rose* *rose* *rose* *rose*
Kayıtlı
Gio
CrisAngel - Glokat
Yüzbaşı
****

Karma: +96/-225
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 332



Üyelik Bilgileri Site
« Yanıtla #184 : Mayıs 15, 2011, 03:27:17 ÖS »

GÜLLER ARASINDA BİR DİKEN
KIRIK BİR MASADA İÇKİ İÇEN
ESRARI CEKİP KENDİNDEN GECEN
BİR SERSERİ GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA
  ******
SAHİLE OTURMUŞ DENİZE BAKAN
YAKASIZ GÖMLEGE KRAVAT TAKAN
ARKADAŞINI DEGİLDE KENDİNİ YAKAN
BİR DELİKANLI GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA
  ******
OLUR OLMAZ İŞLERE KAFAYI TAKAN
KAHPE İNSANLARA KIZIP YAŞAMDAN BIKAN
DALIPTA SİGARAYI TERSİNDEN YAKAN
BİR YAKIŞIKLI GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA
***************************** *rose* *rose* *rose* *rose* *rose* *rose*
güzelmiş  Smiley
Kayıtlı

Edessa
Buny@S
Global Moderator
*

Karma: +185/-50
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 707


Can evimden baktım sana İstanbul!


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #185 : Mayıs 16, 2011, 04:39:50 ÖS »


Sen Hep

Sen hep uykularda mı kendini anlatacaksın
Çitlere takılırken uçurtmanın mavi yüzü
Hep sayıklayacak mısın
Geçitlerde düşürdüğün
Bir çocuğun öpülesi gülüşünü

Sen hep fısıldayacak mısın
Söylemeden suya ulaşan şarkıları
Sürgülenip sürgünlüğüne
Eskimiş fotografların silüetlerini mi giyineceksin
Sen hep böyle yalnış adreslerde mi yaşayacaksın.

Sen hep duruşlarınla mı kendini anlatacaksın
Dudaklarının kıvrımında uzayıp giden destanı
Bir yanı uzunçalar yüreğinin geri sarar bir yanı
Bir yanın gün sağarken gecenin memesinden
Sen hep böyle koca sevdaları mı taşıyacaksın.

Sen hep pekmez tadında bıraktığın
Ondokuz akşamlarını
Sedef kakmalı sandıklarda mı saklayacaksın
Belki bir gün bir alay turaç sesine
Takılır da gelirsin
Ellerim bekleye dursun…

Yunus YAŞAR


http://www.siirfm.com/sen-hep-yunus-yasar/


Sinema Kapılarında

Benim dünyayı sevmem için
Dünya beni sevmeli.
Tertemiz giysilerim olmalı
Ütülü, ince yakışan.
Bir kızı sevmeliyim dupduru
Yağmur mavisi, bulut buğusu
Gökyüzü gibi sakin
Gülmeli gözlerinin içi
En acılı günlerimde bile
Tutup yalnızlığımdan
Bana güvenmeli;
Kaşlarını yıkmadan sevmeli beni.

Benim dünyayı sevmem için
Dünya beni sevmeli.
Çocuk düşlerimi ezen evler değil
Sevgiler olmalı oda oda
Mutluluğu gülüşlerle köpüren.
Babam utanmamalı benden
Annem ezik durmamalı
Ufacık bir isteğimle buruk.
Bir işim olmalı, bir güvencem
El ellerinde hoyrat/
Ev içlerinde
Kanayıp gitmemeli çocuk ömrüm.

Benim dünyayı sevmem için
Dünya beni sevmeli
Dünya beni sevmeli.

Şükrü ERBAŞ




http://www.siirfm.com/sinema-kapilarinda-sukru-erbas/



Vurgunum

yanağında pembe güller gülümser
gözlerınde ıslak güller ışırdı
çehrene hafıf utangaçlık
üstüne ne gıysen yakışırdı
küçük masum ıffetlı
bıraz da nazlı bır kızdın
güzellığın hıç kımseye benzemez
şeklı tam seçılemeyen yıldızdın
bır bakmaya dayanamazdım
bır de çayına
yanındayken vakıt nasıl erırdı
tarıfsız tadları tebessümün
acıları çatık kaşın verırdı
zaman buğdaya değırmen
kar’a güneş ateşe su
sana da hoyratca sürmüş elını
yaman değıştırmış doğrusu
yüzünde güller solmuş
gözünde fer azalmış
bıraz vefasızca geçmış yazın.
saçlarında erken başlamış kavgası
kara ıle beyazın
sana bahar uygundur demez mıydım hep
nıye vakıtsız soruyorsun
hayat yalnız senın değıl hayatım
sağlam dur yoksa
sebebım oluyorsun
sebebım oluyorsun…

Nazım TEKTAŞ



http://www.siirfm.com/vurgunum-nazim-tektas/



Kayıtlı

"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
Edessa
Buny@S
Global Moderator
*

Karma: +185/-50
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 707


Can evimden baktım sana İstanbul!


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #186 : Mayıs 16, 2011, 05:00:35 ÖS »

İSTANBUL

Can evimden baktım sana İstanbul!
Rüzgârların anamın duası kadar serin.
Beyaz şamdanlar gibi yükseliyrdu
İnce kalem kalem minarelerin.
Bir sabah vapurla alıp getirdi beni
Güneşteydi rengi karın.
Şadırvan şadırvan aktı içime
Masal güzelliği suların.
Kiraz dallarına benzer incecik, narin
Bir kız vapurda gelip yanıma durdu.
Saçlarından, gözlerinden, dudaklarından
İstanbul esiyordu.
Can evimden baktım sana İstanbul!
Demli çaylar gibiydi uzaklardan Emirgân.
Türkülerde yağmur yağmur Üsküdar
Dualarda sımsıcak Eyüp Sultan.
Renkli resimler gibi işlenmiş, ince
Çeşmelerin vardı senin.
Durdum gölgesinde şair gönlümce
Öptüm taşını çeşmenin…
Bir sıcak selâmla gelir uzaktan
Vapurlar, mavnalar, tramvaylar.
Ve eski bir türküyle alır gider gönlümü
Sultan duruşlu yalılar, padişah bakışlı saraylar.
Bayezid Camii’nde namaz kıldım
Safların ardında garipsi, mahzun.
Sen bin yaşa sımsıcak dualarda
Ey destan şehri yurdumuzun.

Yavuz Bülent BAKİLER




ÜSKÜDAR TÜRKÜSÜ         
 
İstanbul'da Üsküdar'lı bir kız var
Bir tramvay durağında evleri
Sarı kanaryalar, ak kanaryalar
Öter balkonunda geceleri...
 
Bulutsuz rüzgârlar gibi her sabah
Bir masal âleminden çıkıp gelirdi.
Ne adını düşünürdüm bir deniz kıyısında
Ne adımı bilirdi.
 
Bir gün bulutlar geldi habersiz
Sonra incecikten yağdı üstüme
Büyüdü içimde zamanla yeri.
İki mısra gibi aldı gönlümü
Bir gül yaprağından güzel elleri
 
Bendim artık gölge gölge sokaklardaki
Öylesine mahzun, kaygılı, ürkek.
Bendim her mevsim boyu sımsıcak
Sevdalar içinde vuran tek yürek
 
Bir gün baktım penceresi perdesiz
Yok odalarda çın çın şarkı söyleyen sesi.
Yok balkonda artık ak kanaryanın,
Sarı kanaryanın kafesi.
 
Benden sorun Üsküdar'ın şimdi her gece
Sokakları kaç adım.
Bir gece yarısı düştüm yollara
Her köşe başında ağladım.

Yavuz Bülent BAKİLER


http://www.siirfm.com/istanbul-yavuz-bulent-bakiler/
Kayıtlı

"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
Edessa
Buny@S
Global Moderator
*

Karma: +185/-50
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 707


Can evimden baktım sana İstanbul!


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #187 : Mayıs 20, 2011, 12:05:10 ÖS »


Biraz Değiştim


Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Değiştim…
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil…

Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,
ne kazanabileni ne de kaybedeniyim…
Sorun değil…

Elbet Alışırım…
Biraz alıştım.
Her şey kadar, her kez kadar, sen kadar…

Alıştım!
Varlığını istemediğim tüm eksik yanları
Ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim
iki arada bir derede duyguya alışıyorum…
Bir yanım bırak diyor bir yanıma
Kesin değil! Henüz tanıştık…
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda
Ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
Bir yanım memnun oldum diyor,
bir yanım tanıyamadım daha
Samimi değil…
Bir hayli kırıldım…
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime
Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım…
Aslında ne sana, ne olanlara…
Kendime kırgınım!..
Maziye hiç değil, âna kırgınım
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına
Dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara
Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna
Bir hayli kırgınım…
Beni ben kırdım oysa…
İyi değilim.
Galiba yoruldum…
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…

Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum
Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!..
Sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum.
Şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık
Ki Seni sorgulamamasını nasıl beklerim?!..

Toprağa bakan yanım senden zate ayrı
Sana bakan yanımsa toprakla aynı
Hıh! Ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!

Gözlerim yorgun…
Dudaklarım, dudaklarım hissiz…
Dokunulmadan geçen yıllar bana ağır…
Sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz
Söyleyemediklerini söylesende şimdi
Sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır!
İsteyerek değil…
Çok çalıştım

Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye
Ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
Daha öncede gitmiştim…
Çok çalıştım…
Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine
Ve bende bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
Gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için
Çok çalıştım…

Daha öncede gitmiştim…
Kendi isteğimle…
Anladım ki daha önce sevmemiştim!

Çok çalıştım inan
Değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye
Her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya
Ve alışmaya kendime…
Bu göz gözü görmez dumanlı halime
Çok alışmaya çalıştım hem de…

Tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da
Birini yaşattım! Yaşatıyorum da hala
Ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da

Yorulmak, dinlenmekten geçmiyor
An be an çöküyor, insanın içindeki güç
Işığı sönüyor…
Beyaza dönüyor rengi git gide
Hissizleşiyor…

Ne yormak istedim Seni,
Nede yormak kendimi
Çok çalıştım
Gitmeye de kalmaya da…
İkisi de aynı acı, ikiside rezil
Daha öncede gitmiştim
Ama böyle kalarak değil
Böyle kalarak değil


// Can Yücel



http://facebookvideoindir.gen.tr/kahraman-tazeoglu-can-yucel-biraz-degistim-hq.html
Kayıtlı

"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
Edessa
Buny@S
Global Moderator
*

Karma: +185/-50
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 707


Can evimden baktım sana İstanbul!


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #188 : Haziran 23, 2011, 06:07:05 ÖS »



ÇOCUKSUN SEN / I

Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte

Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum

Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa

Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan

Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen 

Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.

Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil

 

ÇOCUKSUN SEN / II

Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı 
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
Dursam ölürüm paramparça olur dünya

Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için
Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
(Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)

Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte

Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan

Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
(Soluğunun elma kokması bundandı belki)
Bir elma kokusuna tutundum düşerken
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle

Çocuksun sen, çocuğumsun
 

                 AHMET TELLİ


Hatırlamak istedim  *heart*
Kayıtlı

"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
hellboy80
Çavuş
**

Karma: +137/-165
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 69



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #189 : Temmuz 01, 2011, 07:08:27 ÖÖ »

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.

Ey kulûbun sürûd-ı şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.

Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar.

Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze
Na'şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar.

Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda lânelerde arar.

Gittiniz, gittiniz ey mürgan,
Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar,
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgan:-
Son kalan mâi tüyler kovalar
karlar
Ki havâda uçar uçar ağlar.
Kayıtlı
hellboy80
Çavuş
**

Karma: +137/-165
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 69



Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #190 : Temmuz 01, 2011, 07:11:52 ÖÖ »

Dağılır yele karşı altın saçları
Uçuşurdu bin bir büklüm içinde.
Bir hoş ışık vardı gözlerinde
Pırıl pırıl,sönmüş o zamandan beri.

Bir iyilik sarardı yüzünü bazan
Bilmem,belki bana öyle gelirdi.
Ben,o sevdadan can atan deli
Nasıl yanıp tutuşmazdım o zaman.

Yürüdü mü yerden kurtulurdu sanki
Melekler öyle yürüse gerek.Sözleri
Bir başka türlüydü insan sözlerinden.

Gökte bir ruhtu o,bir canlı güneşti.
Öyle gördüm ben;öyle değilmiş şimdi.
Yay gevşemiş,ne çıkar,yara gitmez gönülden.

Francesco PETRARCA
Kayıtlı
Edessa
Buny@S
Global Moderator
*

Karma: +185/-50
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 707


Can evimden baktım sana İstanbul!


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #191 : Temmuz 01, 2011, 09:04:04 ÖÖ »

Bu Şehir

Islak sokaklar mevsimindeyiz artık
Bu kalabalık şehre hüzün yağar bu zamanlar
Yalnızlık yağar caddelerine
Darmadağın saçlar, ıslanmış yüzler hep yere bakar
Kahveleri bile dert yüklenir
Çayları daha bir demli
Unutulan sevgililer hatırlanır veya sevgililer unutulmaya çalışılır
Bu mevsimde vitrinleri az sulu rakı gibidir bu şehrin
Her adımın yalnızlığa uzanır
Yine de hızlı adımlar atılır, koşulur bu sokaklarda
Herkes kendi türküsünü söyler yüzünü buruşturarak,
Herkes kendi hikayesini en acıklı sanır
Kendisi koca bir yalanken gerçeği arar bu şehir
Sokakları gibi evleri de acı doludur, gözyaşları taşar pencerelerinden…
Geceleri gerçeklerini saklar da, her gün başka bir maske takar insanları…
Hayatları vardır anlatıkları, bir de tek başına kalınca yaşadıkları…
Aşkları bir damla gözyaşında boğulur bu şehrin
Onun için geceleri yeni hayatlar yazılır kimsenin bilmediği zamanlara
Onun için kimse üzülmez gidenlere ve acır geride kalanlara
Herken kendi türküsünü söyler bu şehirde sadece kendi acısına ağlar
Herkesin tiyatrosudur bu şehir herkesin en yalandan sahnesi
Ve onun için bulunmayı bekler bu şehrin denizlerinde incilerin en sahtesi
Yine de yalan olduğunu bile bile hergün aynı oyunu oynar bu şehrin insanları
Herkes kendi hikayenini en acıklı sansa da her geceyi pembeye boyar gündüzün yalanları…

Bu şehir en çok sevenini aldatır
En çok sevenini üzer hiç acımadan
Sokaklarında gezmek de bir savaştır burada hayatta kalmak da…
Ve çok zordur buna rağmen ayrı kalmakta
Nefret etmek çok kolaydır bu şehirden
Küfür etmek çok kolay
Yine de ayrılamaz aldattıklar, ayrı kalamaz…
Her gidişinde dönüşü özler, onsuz kalamaz
Bu şehrin sokakları hüzün doludur, acı doludur her zaman
Her bir köşesinde bir hikaye gizlenir
Boş sokaklarında gece yarısı masallar anlatır bu şehir
Bir kez göreni 100 kez aldatır…
Onun için adımlar hep hızlı atılır, koşulur bu şehrin sokaklarında…
Çektirdiği onca acıya rağmen her zaman bir başkadır…
Her zaman ilktiri tektir ve sondur bu şehir
Ve en kalabalık caddesi görünmeyen acılardan bir nehir
Yine de hızlı adımlar atılır, koşulur bu sokaklarda
Herkes kendi türküsünü söyler kimseyi umursamadan
Herkes hergün insanlığından bin defa utanır.


Abdullah Özdoğan


http://facebook-videolari-indir.com/izle-Abdullah+%C3%96zdo%C4%9Fan+-+Bu+%C5%9Eehir-222219.php
Kayıtlı

"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
Edessa
Buny@S
Global Moderator
*

Karma: +185/-50
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 707


Can evimden baktım sana İstanbul!


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #192 : Temmuz 12, 2011, 11:00:04 ÖS »



Uploaded with ImageShack.us



Mutlu Yıllar
 
Bu gün dünyayı istediğin bir renge boya.
Rengârenk batan günü al karşına.
Bir renk, de kendinden kat.
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak.
Kapat gözlerini bir hikâye yarat.
Vazgeçme hissedilir biraz, da sıcaklığını kat.
Kalbinde, ki elleri bırakma sıkıca tut.
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt.
Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama.
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver.
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana.
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana.......

Kayıtlı

"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
Edessa
Buny@S
Global Moderator
*

Karma: +185/-50
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 707


Can evimden baktım sana İstanbul!


Üyelik Bilgileri
« Yanıtla #193 : Temmuz 16, 2011, 12:53:56 ÖS »

SENİ GÜNLERE BÖLDÜM

Seni günlere böldüm, seni aylara
Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi
Durduracağım karşında.

Şiirler söylenir, şiirler biter
Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da
Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin
Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.

Bütün günler yenileşir her bekleyişte
Ve bütün dünler, bütün geçmişler
Kapısını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok
Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.

Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
Sonra bütün bulutlar hep birden geçti
Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime.

Edip Cansever



http://www.izlesene.com/video/seni-gunlere-boldum-bedirhan-gokce/902255
Kayıtlı

"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
ithake
Ziyaretçi
« Yanıtla #194 : Temmuz 24, 2011, 07:51:26 ÖÖ »

Madem İyisin

Anladık iyisin,
Ama neye yarıyor iyiliğin.

Seni kimse satın alamaz,
Eve düşen yıldırım da
Satın alınmaz.
Anladık dediğin dedik,
Ama dediğin ne?
Doğrusun, söylersin düşündüğünü,
Ama düşündüğün ne?
Yüreklisin,
Kime karşı?
Akıllısın,
Yararı kime?
Gözetmezsin kendi çıkarını,
Peki gözettiğin kimin ki?
Dostluğuna diyecek yok ya,
Dostların kimler?

Şimdi bizi iyi dinle:
Düşmanımızsın sen bizim
Dikeceğiz seni bir duvarın dibine
Ama madem bir sürü iyi yönün var
Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
İyi tüfeklerden çıkan
İyi kurşunlarla vuracağız seni.
Sonra da gömeceğiz
İyi bir kürekle
İyi bir toprağa.
 
Bertolt Brecht



DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
           beş değil,
                      yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
                            deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
                                    senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
                      kabahat senin,
                                     — demeğe de dilim varmıyor ama —
                      kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
 

                                                                                                    1947


Nazım Hikmet Ran
« Son Düzenleme: Temmuz 24, 2011, 07:56:19 ÖÖ Gönderen: ithake » Kayıtlı
Sayfa: 1 ... 11 12 [13] 14 15 16   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

MySQL Kullanıyor PHP Kullanıyor Powered by SMF 1.1.12 | SMF © 2006-2009, Simple Machines LLC XHTML 1.0 Uyumlu! CSS Uyumlu!