Edessa
Buny@S
Global Moderator
Karma: +185/-50
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 707
Can evimden baktım sana İstanbul!
|
|
« Yanıtla #180 : Nisan 27, 2011, 04:44:19 ÖS » |
|
Anlatamamaktan doğuyor çünkü şiir. Anlatamadıkça canı acıyor şairin. Canı acıdıkça şiir geliyor. Acınız dinmesin efendim. Ve anlatamayasınız. Çünkü en iyi o zaman anlatırsınız.
Nazan Bekiroğlu
|
|
|
Kayıtlı
|
"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
|
|
|
Edessa
Buny@S
Global Moderator
Karma: +185/-50
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 707
Can evimden baktım sana İstanbul!
|
|
« Yanıtla #181 : Mayıs 09, 2011, 02:48:56 ÖÖ » |
|
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
Seni anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, Kahpe yalana. Ard- arda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu Dışarda gürül- gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana Bir bu yana... Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara. Akan yıldıza. Bir kibrit çöpüne varana. Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamdan, Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini...
AHMED ARİF
SEVDAN BENİ
Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz, uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni...
AHMED ARİF
AY KARANLIK
Maviye/Maviye çalar gözlerin, Yangın mavisine/Rüzgarda asi, Körsem/Senden gayrısına yoksam Bozuksam/Can benim, düş benim, Ellere nesi? Hadi gel, Ay karanlık... İtten aç/Yılandan çıplak, Vurgun ve bela Gelip durmuşsam kapına Var mı ki doymazlığım? İlle de ille/Sevmelerim, Sevmelerim gibisi? Oturmuş yazıcılar Fermanım yazar N'olur gel, Ay karanlık... Dört yanım puşt zulası, Dost yüzlü, Dost gülücüklü Cıgaramdan yanar. Alnım öperler, Suskun, hayın, çıyansı. Dört yanım puşt zulası, Dönerim dönerim çıkmaz. En leylim gecede ölesim tutmuş Etme gel, Ay karanlık...
AHMED ARİFhttp://www.youtube.com/watch?v=BvkNL5_6z-4http://www.youtube.com/watch?v=5-mlyDK8kxs&feature=relatedhttp://www.youtube.com/watch?v=bB5Tp1cvaDs&feature=relatedUyutmadı Ahmet Arif
|
|
|
Kayıtlı
|
"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
|
|
|
Edessa
Buny@S
Global Moderator
Karma: +185/-50
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 707
Can evimden baktım sana İstanbul!
|
|
« Yanıtla #182 : Mayıs 14, 2011, 12:55:58 ÖÖ » |
|
Dün Canım olan
Yarın, Düşmanım olmaz benim
Yaşananların hatırı hep saklı kalır,
Hatırları hep sorulur selamları hep alınır…
Sildiklerim vardır bir de,
onlar yanlışlarım ve pişmanlıklarımdır
Adları anılmaz, hatırları sorulmaz,
Sadece beddualarımdır
Vicdanla birlikte
Şeref ararım ben sevdiklerimde.
Her zaman doğru değildir elbet seçimlerim
Zaman gelir şerefsizleri de severim
Her yerde gözüm kulağım vardır benim
“Eksik söylemek yalan söylemek değildir” mantığındaki “Çok Dürüstler”?
Beni değil, kendilerini kandırırlar yalnızca
Bilmezden gelişlerim, aptala yatışlarım
Kaybetme korkumdan değil,
Karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır…
İnkar olmaz benim hayatımda
Yaşananı, “yaşanmamış” saymam
Sayanları da SAYMAM
kelimelere sığmaz,
Sayfalar sürer beni anlatmak,
Ama ne kadar anlatılırsa anlatılsın
Yaşayan bilir beni, yaşamayan anlamaz
Ağırdır sevmelerim her yürek taşıyamaz,
Büyüktür umutlarım her omuz kaldıramaz
Can Dündar
|
|
|
Kayıtlı
|
"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
|
|
|
kartosman
Er
Karma: +31/-13
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 0
|
|
« Yanıtla #183 : Mayıs 15, 2011, 03:24:17 ÖS » |
|
GÜLLER ARASINDA BİR DİKEN KIRIK BİR MASADA İÇKİ İÇEN ESRARI CEKİP KENDİNDEN GECEN BİR SERSERİ GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA ****** SAHİLE OTURMUŞ DENİZE BAKAN YAKASIZ GÖMLEGE KRAVAT TAKAN ARKADAŞINI DEGİLDE KENDİNİ YAKAN BİR DELİKANLI GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA ****** OLUR OLMAZ İŞLERE KAFAYI TAKAN KAHPE İNSANLARA KIZIP YAŞAMDAN BIKAN DALIPTA SİGARAYI TERSİNDEN YAKAN BİR YAKIŞIKLI GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA *****************************
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
Gio
|
|
« Yanıtla #184 : Mayıs 15, 2011, 03:27:17 ÖS » |
|
GÜLLER ARASINDA BİR DİKEN KIRIK BİR MASADA İÇKİ İÇEN ESRARI CEKİP KENDİNDEN GECEN BİR SERSERİ GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA ****** SAHİLE OTURMUŞ DENİZE BAKAN YAKASIZ GÖMLEGE KRAVAT TAKAN ARKADAŞINI DEGİLDE KENDİNİ YAKAN BİR DELİKANLI GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA ****** OLUR OLMAZ İŞLERE KAFAYI TAKAN KAHPE İNSANLARA KIZIP YAŞAMDAN BIKAN DALIPTA SİGARAYI TERSİNDEN YAKAN BİR YAKIŞIKLI GÖRÜRSEN BENİ HATIRLA ***************************** güzelmiş
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
Edessa
Buny@S
Global Moderator
Karma: +185/-50
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 707
Can evimden baktım sana İstanbul!
|
|
« Yanıtla #185 : Mayıs 16, 2011, 04:39:50 ÖS » |
|
Sen Hep
Sen hep uykularda mı kendini anlatacaksın Çitlere takılırken uçurtmanın mavi yüzü Hep sayıklayacak mısın Geçitlerde düşürdüğün Bir çocuğun öpülesi gülüşünü
Sen hep fısıldayacak mısın Söylemeden suya ulaşan şarkıları Sürgülenip sürgünlüğüne Eskimiş fotografların silüetlerini mi giyineceksin Sen hep böyle yalnış adreslerde mi yaşayacaksın.
Sen hep duruşlarınla mı kendini anlatacaksın Dudaklarının kıvrımında uzayıp giden destanı Bir yanı uzunçalar yüreğinin geri sarar bir yanı Bir yanın gün sağarken gecenin memesinden Sen hep böyle koca sevdaları mı taşıyacaksın.
Sen hep pekmez tadında bıraktığın Ondokuz akşamlarını Sedef kakmalı sandıklarda mı saklayacaksın Belki bir gün bir alay turaç sesine Takılır da gelirsin Ellerim bekleye dursun…
Yunus YAŞAR http://www.siirfm.com/sen-hep-yunus-yasar/Sinema Kapılarında
Benim dünyayı sevmem için Dünya beni sevmeli. Tertemiz giysilerim olmalı Ütülü, ince yakışan. Bir kızı sevmeliyim dupduru Yağmur mavisi, bulut buğusu Gökyüzü gibi sakin Gülmeli gözlerinin içi En acılı günlerimde bile Tutup yalnızlığımdan Bana güvenmeli; Kaşlarını yıkmadan sevmeli beni.
Benim dünyayı sevmem için Dünya beni sevmeli. Çocuk düşlerimi ezen evler değil Sevgiler olmalı oda oda Mutluluğu gülüşlerle köpüren. Babam utanmamalı benden Annem ezik durmamalı Ufacık bir isteğimle buruk. Bir işim olmalı, bir güvencem El ellerinde hoyrat/ Ev içlerinde Kanayıp gitmemeli çocuk ömrüm.
Benim dünyayı sevmem için Dünya beni sevmeli Dünya beni sevmeli.
Şükrü ERBAŞ
http://www.siirfm.com/sinema-kapilarinda-sukru-erbas/Vurgunum
yanağında pembe güller gülümser gözlerınde ıslak güller ışırdı çehrene hafıf utangaçlık üstüne ne gıysen yakışırdı küçük masum ıffetlı bıraz da nazlı bır kızdın güzellığın hıç kımseye benzemez şeklı tam seçılemeyen yıldızdın bır bakmaya dayanamazdım bır de çayına yanındayken vakıt nasıl erırdı tarıfsız tadları tebessümün acıları çatık kaşın verırdı zaman buğdaya değırmen kar’a güneş ateşe su sana da hoyratca sürmüş elını yaman değıştırmış doğrusu yüzünde güller solmuş gözünde fer azalmış bıraz vefasızca geçmış yazın. saçlarında erken başlamış kavgası kara ıle beyazın sana bahar uygundur demez mıydım hep nıye vakıtsız soruyorsun hayat yalnız senın değıl hayatım sağlam dur yoksa sebebım oluyorsun sebebım oluyorsun…
Nazım TEKTAŞ
http://www.siirfm.com/vurgunum-nazim-tektas/
|
|
|
Kayıtlı
|
"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
|
|
|
Edessa
Buny@S
Global Moderator
Karma: +185/-50
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 707
Can evimden baktım sana İstanbul!
|
|
« Yanıtla #186 : Mayıs 16, 2011, 05:00:35 ÖS » |
|
İSTANBUL
Can evimden baktım sana İstanbul! Rüzgârların anamın duası kadar serin. Beyaz şamdanlar gibi yükseliyrdu İnce kalem kalem minarelerin. Bir sabah vapurla alıp getirdi beni Güneşteydi rengi karın. Şadırvan şadırvan aktı içime Masal güzelliği suların. Kiraz dallarına benzer incecik, narin Bir kız vapurda gelip yanıma durdu. Saçlarından, gözlerinden, dudaklarından İstanbul esiyordu. Can evimden baktım sana İstanbul! Demli çaylar gibiydi uzaklardan Emirgân. Türkülerde yağmur yağmur Üsküdar Dualarda sımsıcak Eyüp Sultan. Renkli resimler gibi işlenmiş, ince Çeşmelerin vardı senin. Durdum gölgesinde şair gönlümce Öptüm taşını çeşmenin… Bir sıcak selâmla gelir uzaktan Vapurlar, mavnalar, tramvaylar. Ve eski bir türküyle alır gider gönlümü Sultan duruşlu yalılar, padişah bakışlı saraylar. Bayezid Camii’nde namaz kıldım Safların ardında garipsi, mahzun. Sen bin yaşa sımsıcak dualarda Ey destan şehri yurdumuzun.
Yavuz Bülent BAKİLER
ÜSKÜDAR TÜRKÜSÜ İstanbul'da Üsküdar'lı bir kız var Bir tramvay durağında evleri Sarı kanaryalar, ak kanaryalar Öter balkonunda geceleri... Bulutsuz rüzgârlar gibi her sabah Bir masal âleminden çıkıp gelirdi. Ne adını düşünürdüm bir deniz kıyısında Ne adımı bilirdi. Bir gün bulutlar geldi habersiz Sonra incecikten yağdı üstüme Büyüdü içimde zamanla yeri. İki mısra gibi aldı gönlümü Bir gül yaprağından güzel elleri Bendim artık gölge gölge sokaklardaki Öylesine mahzun, kaygılı, ürkek. Bendim her mevsim boyu sımsıcak Sevdalar içinde vuran tek yürek Bir gün baktım penceresi perdesiz Yok odalarda çın çın şarkı söyleyen sesi. Yok balkonda artık ak kanaryanın, Sarı kanaryanın kafesi. Benden sorun Üsküdar'ın şimdi her gece Sokakları kaç adım. Bir gece yarısı düştüm yollara Her köşe başında ağladım.
Yavuz Bülent BAKİLER http://www.siirfm.com/istanbul-yavuz-bulent-bakiler/
|
|
|
Kayıtlı
|
"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
|
|
|
Edessa
Buny@S
Global Moderator
Karma: +185/-50
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 707
Can evimden baktım sana İstanbul!
|
|
« Yanıtla #187 : Mayıs 20, 2011, 12:05:10 ÖS » |
|
Biraz Değiştim
Biraz değiştim, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Değiştim… Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum, Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni Ben benimle savaşıyorum, Seninle değil…
Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın, ne kazanabileni ne de kaybedeniyim… Sorun değil…
Elbet Alışırım… Biraz alıştım. Her şey kadar, her kez kadar, sen kadar…
Alıştım! Varlığını istemediğim tüm eksik yanları Ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim iki arada bir derede duyguya alışıyorum… Bir yanım bırak diyor bir yanıma Kesin değil! Henüz tanıştık… Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda Ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha Samimi değil… Bir hayli kırıldım… Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım… Aslında ne sana, ne olanlara… Kendime kırgınım!.. Maziye hiç değil, âna kırgınım Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına Dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna Bir hayli kırgınım… Beni ben kırdım oysa… İyi değilim. Galiba yoruldum… Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!.. Sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum. Şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık Ki Seni sorgulamamasını nasıl beklerim?!..
Toprağa bakan yanım senden zate ayrı Sana bakan yanımsa toprakla aynı Hıh! Ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!
Gözlerim yorgun… Dudaklarım, dudaklarım hissiz… Dokunulmadan geçen yıllar bana ağır… Sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz Söyleyemediklerini söylesende şimdi Sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır! İsteyerek değil… Çok çalıştım
Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye Ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen Daha öncede gitmiştim… Çok çalıştım… Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine Ve bende bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen Gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için Çok çalıştım…
Daha öncede gitmiştim… Kendi isteğimle… Anladım ki daha önce sevmemiştim!
Çok çalıştım inan Değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye Her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya Ve alışmaya kendime… Bu göz gözü görmez dumanlı halime Çok alışmaya çalıştım hem de…
Tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da Birini yaşattım! Yaşatıyorum da hala Ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da
Yorulmak, dinlenmekten geçmiyor An be an çöküyor, insanın içindeki güç Işığı sönüyor… Beyaza dönüyor rengi git gide Hissizleşiyor…
Ne yormak istedim Seni, Nede yormak kendimi Çok çalıştım Gitmeye de kalmaya da… İkisi de aynı acı, ikiside rezil Daha öncede gitmiştim Ama böyle kalarak değil Böyle kalarak değil
// Can Yücel http://facebookvideoindir.gen.tr/kahraman-tazeoglu-can-yucel-biraz-degistim-hq.html
|
|
|
Kayıtlı
|
"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
|
|
|
Edessa
Buny@S
Global Moderator
Karma: +185/-50
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 707
Can evimden baktım sana İstanbul!
|
|
« Yanıtla #188 : Haziran 23, 2011, 06:07:05 ÖS » |
|
ÇOCUKSUN SEN / I
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen Kum taneleri var ya onlardan birindeyim Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
ÇOCUKSUN SEN / II
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar Dursam ölürüm paramparça olur dünya
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak (Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı (Soluğunun elma kokması bundandı belki) Bir elma kokusuna tutundum düşerken Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Çocuksun sen, çocuğumsun
AHMET TELLİ
Hatırlamak istedim
|
|
|
Kayıtlı
|
"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
|
|
|
hellboy80
Çavuş
Karma: +137/-165
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 69
|
|
« Yanıtla #189 : Temmuz 01, 2011, 07:08:27 ÖÖ » |
|
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.
Ey kulûbun sürûd-ı şeydâsı, Ey kebûterlerin neşîdeleri, O bahârın bu işte ferdâsı: Kapladı bir derin sükûta yeri karlar Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek, Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek gibi kar Seni solgun hadîkalarda arar.
Sen açarken çiçekler üstünde Ufacık bir çiçekli yelpâze Na'şın üstünde şimdi ey mürde Başladı parça parça pervâze karlar Ki semâdan düşer düşer ağlar.
Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar; Küçücük, ser-sefîd baykuşlar gibi kar Sizi dallarda lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz ey mürgan, Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar, Yuvalarda -yetîm-i bî-efgan:- Son kalan mâi tüyler kovalar karlar Ki havâda uçar uçar ağlar.
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
hellboy80
Çavuş
Karma: +137/-165
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 69
|
|
« Yanıtla #190 : Temmuz 01, 2011, 07:11:52 ÖÖ » |
|
Dağılır yele karşı altın saçları Uçuşurdu bin bir büklüm içinde. Bir hoş ışık vardı gözlerinde Pırıl pırıl,sönmüş o zamandan beri.
Bir iyilik sarardı yüzünü bazan Bilmem,belki bana öyle gelirdi. Ben,o sevdadan can atan deli Nasıl yanıp tutuşmazdım o zaman.
Yürüdü mü yerden kurtulurdu sanki Melekler öyle yürüse gerek.Sözleri Bir başka türlüydü insan sözlerinden.
Gökte bir ruhtu o,bir canlı güneşti. Öyle gördüm ben;öyle değilmiş şimdi. Yay gevşemiş,ne çıkar,yara gitmez gönülden.
Francesco PETRARCA
|
|
|
Kayıtlı
|
|
|
|
Edessa
Buny@S
Global Moderator
Karma: +185/-50
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 707
Can evimden baktım sana İstanbul!
|
|
« Yanıtla #191 : Temmuz 01, 2011, 09:04:04 ÖÖ » |
|
Bu Şehir
Islak sokaklar mevsimindeyiz artık Bu kalabalık şehre hüzün yağar bu zamanlar Yalnızlık yağar caddelerine Darmadağın saçlar, ıslanmış yüzler hep yere bakar Kahveleri bile dert yüklenir Çayları daha bir demli Unutulan sevgililer hatırlanır veya sevgililer unutulmaya çalışılır Bu mevsimde vitrinleri az sulu rakı gibidir bu şehrin Her adımın yalnızlığa uzanır Yine de hızlı adımlar atılır, koşulur bu sokaklarda Herkes kendi türküsünü söyler yüzünü buruşturarak, Herkes kendi hikayesini en acıklı sanır Kendisi koca bir yalanken gerçeği arar bu şehir Sokakları gibi evleri de acı doludur, gözyaşları taşar pencerelerinden… Geceleri gerçeklerini saklar da, her gün başka bir maske takar insanları… Hayatları vardır anlatıkları, bir de tek başına kalınca yaşadıkları… Aşkları bir damla gözyaşında boğulur bu şehrin Onun için geceleri yeni hayatlar yazılır kimsenin bilmediği zamanlara Onun için kimse üzülmez gidenlere ve acır geride kalanlara Herken kendi türküsünü söyler bu şehirde sadece kendi acısına ağlar Herkesin tiyatrosudur bu şehir herkesin en yalandan sahnesi Ve onun için bulunmayı bekler bu şehrin denizlerinde incilerin en sahtesi Yine de yalan olduğunu bile bile hergün aynı oyunu oynar bu şehrin insanları Herkes kendi hikayenini en acıklı sansa da her geceyi pembeye boyar gündüzün yalanları…
Bu şehir en çok sevenini aldatır En çok sevenini üzer hiç acımadan Sokaklarında gezmek de bir savaştır burada hayatta kalmak da… Ve çok zordur buna rağmen ayrı kalmakta Nefret etmek çok kolaydır bu şehirden Küfür etmek çok kolay Yine de ayrılamaz aldattıklar, ayrı kalamaz… Her gidişinde dönüşü özler, onsuz kalamaz Bu şehrin sokakları hüzün doludur, acı doludur her zaman Her bir köşesinde bir hikaye gizlenir Boş sokaklarında gece yarısı masallar anlatır bu şehir Bir kez göreni 100 kez aldatır… Onun için adımlar hep hızlı atılır, koşulur bu şehrin sokaklarında… Çektirdiği onca acıya rağmen her zaman bir başkadır… Her zaman ilktiri tektir ve sondur bu şehir Ve en kalabalık caddesi görünmeyen acılardan bir nehir Yine de hızlı adımlar atılır, koşulur bu sokaklarda Herkes kendi türküsünü söyler kimseyi umursamadan Herkes hergün insanlığından bin defa utanır.
Abdullah Özdoğanhttp://facebook-videolari-indir.com/izle-Abdullah+%C3%96zdo%C4%9Fan+-+Bu+%C5%9Eehir-222219.php
|
|
|
Kayıtlı
|
"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
|
|
|
Edessa
Buny@S
Global Moderator
Karma: +185/-50
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 707
Can evimden baktım sana İstanbul!
|
|
« Yanıtla #192 : Temmuz 12, 2011, 11:00:04 ÖS » |
|
Uploaded with ImageShack.us
Mutlu Yıllar Bu gün dünyayı istediğin bir renge boya. Rengârenk batan günü al karşına. Bir renk, de kendinden kat. Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak. Kapat gözlerini bir hikâye yarat. Vazgeçme hissedilir biraz, da sıcaklığını kat. Kalbinde, ki elleri bırakma sıkıca tut. Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt. Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama. Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver. Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana. Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana.......
|
|
|
Kayıtlı
|
"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
|
|
|
Edessa
Buny@S
Global Moderator
Karma: +185/-50
Çevrimdışı
Mesaj Sayısı: 707
Can evimden baktım sana İstanbul!
|
|
« Yanıtla #193 : Temmuz 16, 2011, 12:53:56 ÖS » |
|
SENİ GÜNLERE BÖLDÜM
Seni günlere böldüm, seni aylara Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi Minesi çatlamış bir diş gibi Durduracağım karşında.
Şiirler söylenir, şiirler biter Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.
Bütün günler yenileşir her bekleyişte Ve bütün dünler, bütün geçmişler Kapısını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.
Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti Sonra bütün bulutlar hep birden geçti Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime.
Edip Cansever
http://www.izlesene.com/video/seni-gunlere-boldum-bedirhan-gokce/902255
|
|
|
Kayıtlı
|
"Gölgede duranın, gölgesi olmaz" diyerek güneşe çıkıp, kavrulmaya başladım. Kendi gelecekleri uğruna kavrulmayı göze aldıklarım başkalarının gölgesinden hiç çıkmadılar.
|
|
|
ithake
Ziyaretçi
|
|
« Yanıtla #194 : Temmuz 24, 2011, 07:51:26 ÖÖ » |
|
Madem İyisin
Anladık iyisin, Ama neye yarıyor iyiliğin.
Seni kimse satın alamaz, Eve düşen yıldırım da Satın alınmaz. Anladık dediğin dedik, Ama dediğin ne? Doğrusun, söylersin düşündüğünü, Ama düşündüğün ne? Yüreklisin, Kime karşı? Akıllısın, Yararı kime? Gözetmezsin kendi çıkarını, Peki gözettiğin kimin ki? Dostluğuna diyecek yok ya, Dostların kimler?
Şimdi bizi iyi dinle: Düşmanımızsın sen bizim Dikeceğiz seni bir duvarın dibine Ama madem bir sürü iyi yönün var Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine İyi tüfeklerden çıkan İyi kurşunlarla vuracağız seni. Sonra da gömeceğiz İyi bir kürekle İyi bir toprağa. Bertolt Brecht
DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU
Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, — demeğe de dilim varmıyor ama — kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
1947
Nazım Hikmet Ran
|
|
« Son Düzenleme: Temmuz 24, 2011, 07:56:19 ÖÖ Gönderen: ithake »
|
Kayıtlı
|
|
|
|
|